Perşembe, Haziran 26, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Ucuz işçilik, kimlik krizi: Almanya’da ‘acı vatan’ süreci 64 yıl önce başladı

ideo ideo
24 Haziran 2025
Genel
Ucuz işçilik, kimlik krizi: Almanya’da ‘acı vatan’ süreci 64 yıl önce başladı

Mehmet Can Karaca

Tarihler net olmasa da, Türkiye’den Almanya’ya çalışmak üzere giden ilk işçi kafilesinin 64 yıl önce yola çıktığına inanılıyor. 

Almanya’nın işçi açığına bir çözüm olsa da bu göçü döviz kazanma ve işsizlikle mücadele umuduyla Türkiye tertipledi. Ancak geçici olması planlanan bu göç, kalıcı bir kimlik krizine dönüştü.

Yüksek İşsizlik ve Geri Sanayi Göçü Tetikledi

Türkiye’nin Almanya’ya gerçekleştirdiği ilk işçi göçünün sebepleri 1960 yılına dayanıyor. 1960 yılında Demokrat Parti iktidarına karşı gerçekleştirilen 27 Mayıs Askeri Müdahalesinin ilerleyen aylarında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu. DPT’nin amacı Adnan Menderes Hükümetinin özel sektöre dayalı kalkınma modeliyle tahrip ettiği ekonomiyi beş yıllık kalkınma planları esasıyla kalkındırmak ve böylece Türkiye’nin iktisadi bağımsızlığını planlı bir ekonomi modeliyle tesis etmekti. İlk beş yıllık kalkınma planının hedeflerinden bazıları ülkenin geri kalmış sanayisini geliştirmek, yüksek işsizlik oranını azaltmak ve dış borçları kademeli olarak ödemekti. Türkiye’nin 1960’lı yıllarda bile hala büyük oranda tarıma dayalı olan ekonomisi, Türkiye’nin işsizlik oranını azaltmak ve genç işsizler ordusunu istihdam etmeye elverişli değildi. Aynı zamanda Türkiye’nin nüfus çoğalma hızını yavaşlatması ve çeşitli çalışma alanlarında nitelikli işçilere sahip olması da gerekiyordu. 

Almanya Federal Cumhuriyeti ise 1950’li yıllarda başlayan “ekonomik mucize”sini deneyimliyordu. İkinci Dünya Savaşında mahvolmuş bir sanayiye ve felce uğramış üretim kabiliyetine sahip olan Almanya savaş sonrasında ikiye ayrılmış, kapitalist dünyaya entegre NATO üyesi olan Almanya Federal Cumhuriyeti (Batı Almanya) ile sosyalist ekonomiye sahip Almanya Demokratik Cumhuriyeti (Doğu Almanya) kurulmuştu. 

Sosyalist iktidar altında gelişen Doğu Almanya planlı ekonomisiyle Batı Almanya’nın karşısında sanayi ve otomotiv gibi sektörlerde boy gösteriyordu. Batı Almanya’da gelişen sanayi modern ve ileri olsa da istihdam sorunundan muzdaripti. Savaş sonrasında geçen on yılı aşkın sürede de Batı Almanya sanayisi muhtaç olduğu işgücü açığını doyuramamıştı. Düşük ve yaşlı nüfusu nedeniyle sanayi, maden, otomotiv, kimya, inşaat gibi sektörlerde uzmanlaşılması yanı sıra bu sektörlerin gereksinim duyduğu iş gücü sağlanamıyordu. Bu da kol gücü gerektiren iş yerlerinin tam kapasite çalışamaması, verimin tam anlamıyla alınamaması, yani şirket karlarının maksimize edilememesi anlamına geliyordu. Şirketlerin karşılaştığı bir diğer sorun ise maaşların artan nitelikli iş gücü yoğunluğu ve azalan işsizlikten dolayı artmasıydı. 1960’larda emekliye ayrılma yaşının düşürülmesi yine aynı şekilde mevcut iş gücüne bir darbe vuruyordu. Bu gelişmeler Batı Almanya’nın sermayedarlarının hiç hoşuna gitmiyordu.

Batı Almanya’da 1956 yılında yürürlüğe konulan Zorunlu Askerlik Yasası sebebiyle mevcut iş gücünden orduya doğru akış gerçekleşecek, üretime katılan genç nüfus yine azalacaktı. Batı Almanya’nın güvenliği çerçevesinde savunma sanayisinin kurulması zorunluydu, ki bu yine istihdam sorununun can alıcı bir mesele olarak kendisini göstermesi demekti.

“İşsizleri ve Yoksulları Türkiye’den Gönderelim”

Türkiye’nin ekonomik büyümesinin ilerisine geçen nüfus artışını ve işsizlik oranını azaltması basitçe “işsizleri ve yoksulları ülkeden göndermek” anlayışıyla mümkün görünüyordu. Türkiye sadece bununla da fayda sağlamayacaktı, aynı zamanda misafir işçilerin geride bıraktıkları ailelerine para göndereceğinden ülkeye döviz girişine de sebep olacaktı. Türkiye’nin de 1952 yılından beri NATO üyesi olması Batı Almanya ile potansiyel bir işçi göçü antlaşması sağlanmasını kolaylaştırıyordu. Çünkü Türkiye, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) sınır komşusuydu ve Türkiye’nin politik ve iktisadi istikrarı sadece Batı Almanya’nın değil, tüm NATO üyesi ülkelerin çıkarınaydı

Türkiye ve Batı Almanya’nın görüşmeleri sonucunda 30 Ekim 1961 tarihinde misafir işçilerin kabulü için antlaşma Türkiye’nin uzun soluklu ısrarları sonucunda sağlandı. Bu antlaşmanın imzalanma tarihinin ise bir önemi var. Ağustos 1961 yılında Doğu Almanya’dan batıya doğru gerçekleşen kaçak göçleri engellemek amacıyla inşa ettiği Berlin Duvarı’nın çalışmaları sonlanmıştı. Batı Almanya bu sebeple acilen işçi göçünü hızlandırmalıydı. Böylece Türkiye hükümetinin ısrarlarına karşı daha fazla direnemedi. 

Misafir İşçi Şikayet Etmez

Batı Almanya’nın yabancı işçiler için sunduğu “iyi hayat” ideası, büyük bir propaganda makinesini de beraberinde getirdi. Türk işçisinin Alman işçisine özenmesi; onun gibi disiplinli, onun gibi çalışkan olması gerekiyordu. Türk işçisinin Alman yaşam tarzına entegre olması, topluma ayak uydurması, iş yerinde ona söylenenin yapılması isteniyordu. Aksi taktirde “geldiği yoksul ülkesine geri gönderileceği” ona telkin ediliyordu. Maden, inşaat, demir-çelik sanayi gibi ağır çalışma koşullarının hakim olduğu sektörlerde yabancı işçileri şikayetsiz çalıştırabilmek adına bu ikna mekanizmaları Batı Almanya devleti için bir zorunluluktu.

Antlaşmanın hükümleri gereğince iki yıllık bir çalışma süresinin ardından gelen misafir işçilerin ülkelerine tekrar iade edileceği, ardından Türkiye’den yeni gelecek olan işçilerle rotasyon gerçekleştirileceği ön görülüyordu. Fakat bu hüküm fiilen gerçekleşmedi. 1961 yılında başlayan geçici göç, kalıcı nitelik kazanmaya başladı ve 1960’lı yılların sonuna doğru bu göç ivme kazandı. 

1972 yılında Batı Almanya’ya göç eden Türkler 500 bine yakın işçiyle Almanya’nın en büyük yabancı işçi grubu oldu. Türkiye’nin beklediği döviz akışı gerçekleşti. 1972 yılında Türkiye’nin dış ticaret açığı 1.8 milyar Alman markı iken Türkiye’ye sadece Batı Almanya üzerinden giren döviz miktarı dış ticaret açığını aşarak 2.1 milyar Alman markını gördü.

Batı Almanya’nın misafir işçi programını sonlandırması üzerine bu artış son bulmadı, çünkü misafir işçilerin ailelerinin de gelmesine müsaade edilmesiyle beraber Batı Almanya’ya kısa süreliğine çalışma niyetiyle gelenler bir daha ülkeyi terk etmiyordu. 1980 yılında Batı Almanya’da artık yerleşmiş bulunan 1.4 milyon Türk işçi bulunuyordu.

Varlık Mücadelesinde Göçmen İşçiler

1973 Petrol Krizi sonucunda Batı Almanya’da kendisini gösteren ekonomik durgunluk ve ardından enflasyon ortamı işsizliğe sebep oldu. Almanya aşırı sağı işsizliğin sebebini İsrail’in Ortadoğu’daki faaliyetlerinden kaynaklanan Yom Kippur Savaşı’nda değil, Almanya’da çalışan yabancı işçilerde gördü. Türkiye’den Batı Almanya’ya göç etmiş işçiler palazlanmakta olan neo-nazilerin hedefi oldu. 

1970’li yıllardan itibaren diğer göçmen gruplarıyla beraber Türkler sistematik ırkçılığa ve fiziksel saldırılara maruz kaldı. Batı Almanya’da yaşayan İtalyan, Yunan gibi diğer etnik gruplardan daha zor bir entegrasyon süreci yaşayan Türk işçileri yaşamlarına kendi kültür dairelerini oluşturarak devam ettiler. Bu, sanayi kentlerinin yoksul kesimlerinde Türk mahallelerinde gettolaşarak kendisini gösterdi. Gettolaşmanın ve eğitimsizliğin etkisiyle Batı Almanya’nın Türk işçileri, Türkiye kaynaklı siyasal İslamcı ve milliyetçi propagandanın doğrudan bir nesnesi ve örgütlenme havuzu haline geldi.

Türkiye İşçi Sınıfının Yitirdikleri

On yıllar boyu devam eden göç ve Almanya’daki nüfus artışı sebebiyle Türkler, Almanya’nın en büyük diasporası şeklini almış bulundu. Türkiye’nin sanayisini geliştirecek uzman işçileri kazanacağını hesapladığı bu antlaşmadan sonra giden işçilerin çoğunluğu geri dönmedi. Batı Almanya gibi merkez kapitalist ülkelerin yoksul yabancı işçilere sunduğunu iddia ettiği varsıl hayat, yerleşen ilk jenerasyonlar için bir varlık ve sosyal kimlik krizine yol açtı. Türkiye’nin verdiği işçi göçü, Soğuk Savaş yıllarında NATO üyesi olarak dünyadaki pozisyonunu güçlendirdi. Türkiye’nin siyasal iktidarı, işçi sınıfına geleceksizliği bir normmuş gibi göstererek ülkenin kitlesel olarak terk edilip daha iyi bir hayat elde edilebileceğine ilk kez inandırdı. İşçi sınıfının mücadele aygıtlarından biri olan birlik ve dayanışma reflekslerine de tarihsel bir darbe indirmiş oldu.

Kaynaklar:

Bundesarchiv. (1954, 30. November). Arbeiter für das „Wirtschaftswunder“ [Zeitungsausschnitt]. Bundesarchiv Koblenz, B 119 Nr. 3050 Bd. 1, S. 67.

Luft, S. (2019). Die Anwerbung türkischer Arbeitnehmer und ihre Folgen. Bundeszentrale für politische Bildung. https://www.bpb.de

ideo

ideo

Diğer içerikler

‘Edit video İttihatçılığı’, Türkçülük, Turancılık: Talat Paşa ne ara internet ünlüsü oldu?
Genel

‘Edit video İttihatçılığı’, Türkçülük, Turancılık: Talat Paşa ne ara internet ünlüsü oldu?

Erkin Öncan
26 Haziran 2025
İşgal, emperyalizm, devrim: Kore’de savaş, 75. yılında hala devam ediyor
Genel

İşgal, emperyalizm, devrim: Kore’de savaş, 75. yılında hala devam ediyor

ideo
25 Haziran 2025
80 yıl sonra Zafer Yürüyüşü: Neler yaşandı, bugün ne anlama geliyor?
Genel

80 yıl sonra Zafer Yürüyüşü: Neler yaşandı, bugün ne anlama geliyor?

ideo
26 Haziran 2025
Microsoft nasıl İsrail istihbaratının merkezi oldu?
Genel

Microsoft nasıl İsrail istihbaratının merkezi oldu?

ideo
23 Haziran 2025
Nureddin Yıldız’dan Survivor’a: Boğaziçi gericiliğin ve sermayenin hedefinde
Genel

Nureddin Yıldız’dan Survivor’a: Boğaziçi gericiliğin ve sermayenin hedefinde

ideo
11 Haziran 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

Takipte kalın

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

© 2024 ideo