Salı, Temmuz 22, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Kitlesel imha eylemleri: “Akıl hastalığı” adı altında gölgelenen ideoloji

ideo ideo
9 Temmuz 2025
Dünya
Kitlesel imha eylemleri: “Akıl hastalığı” adı altında gölgelenen ideoloji

Kitlesel imha eylemlerinin “akıl sağlığını yitirmiş”, “mantıklı düşünemeyen caniler” tarafından gerçekleştirilmiş olma kanısı günümüzde hala güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Peki bu kanının gerçeklik payı nedir? 

Mehmet Can Karaca

Kitlesel imha eylemleri, sıradan insanları sistematik katillere dönüştüren ideolojik ve devlet destekli şiddet mekanizmalarıyla işler. Tarihsel nefret kodları siyasi iktidarın elinde ölümcül ve yayılmacı bir aygıta dönüşebilir. Bu yazımızda 20. yüzyılın en kanlı suç biçimi olan kitle katliamlarından Nazi örneğini ele alıyoruz. 

Kitlesel imha eylemi neye denir?

Kitlesel imha eylemeleri 20. yüzyılda en çok can kaybına sebep olan eylem biçimidir. Savaş koşullarında aktif çatışma halinde görülen zayiat ile kıyaslandığında bile kitle katliamlarının kurbanlarının sayısı bunları aşmaktadır. 

12 Ocak 1951 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin “ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen fiillerden herhangi biri” soykırım suçunu oluşturur. Bir rejim tarafından işlenen şiddet eylemlerinin politik arka planının ve fiili uzantısının bahsi geçen grupları “tümden yok etme” amacıyla gerçekleştirilmesinin kanıtlanması ise bu eylemlerin yargıya taşınması durumunda cezalandırması işini zorlaştırmaktadır. Soykırım kavramının bir uluslararası hukuk kavramı olmasından ve bu adlandırmayı verebilmemiz için belli şartların sağlanması gerektiğinden daha geniş bir anlam ifade edecek olan kitlesel katliam kavramını yazımızda kullanacağız.

Silahlı çatışma ortamında birbiriyle kaynak açısından kıyaslanabilir olan ve kendini savunma kabiliyetine sahip iki gücün mücadelesinden savaş olarak bahsederken, katliam olarak adlandırdığımız olaylarda taraflar arasında büyük bir güç dengesizliği görülür. Katliamı gerçekleştirecek olan rejim, devletin silahlı gücünü ulusal savunma amacının dışında, doğrudan hedeflediği grubun kıyımı için kullanır. Devletin örgütlü silahlı gücü karşısında genellikle boy ölçüşmeye fırsatı bulunmayan hedef grup, katliam rejiminin sistematik saldırılarının kurbanı olur. 

Kitle katliamının mekanizması

Katliam rejimi tarafından, toplumun kolektif bilincinin içerisinden hedef alınacak olan grubu çoğunluktan “farklılaştıracak” bazı unsurlar seçilir ve iktidar rejimi için bu unsurlar siyasi programının bir parçası haline getirilir. Ulusal veya küresel herhangi bir çelişkinin tek sebebi olarak gösterilen bu hedef, zaman içerisinde ortadan kaldırılması gereken bir gruba dönüştürülür. Bir kesimin marjinalleştirilmesi anlamına gelen bu faaliyet, toplumsal grupların arasındaki husumeti ve çatışmayı canlandırmak, nefret besletmek ve tepki yaratmak katliam rejiminin siyasal çalışmaları ile mümkün görünür.

Genellikle sıfırdan icat edilmeyen bu hedef grupları, ülkenin tarihsel akışına dahil olmuş ve içerisinde gelişmiş grupların iktidarın perspektifiyle yeniden üretilmesi yoluyla ortaya çıkar. 

Devletin silahlı gücü, katliamı gerçekleştiren rejimin bir uzantısı olarak hareket eder. Bir diğer taraftan rejimin resmi silahlı gücünün yetmemesi durumunda, rejim fanatikleri tarafından oluşturulan paramiliter birliklerin varlığı da neredeyse bir zorunluluktur. Polis, asker ve rejim tutkunları tarafından oluşturulan bu ölüm birlikleri iktidar tarafından marjinalleştirilmiş ve ucubeleştirilmiş sivil gruplar üzerine rejimin talimatlarıyla beraber sistematik saldırılar gerçekleştirir. 

Nazi Partisi örneği: Katliamcılar akıl hastası mı?

Kitlesel imha eylemlerinin “akıl sağlığını yitirmiş”, “mantıklı düşünemeyen caniler” tarafından gerçekleştirilmiş olma kanısı günümüzde hala güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Peki bu kanının gerçeklik payı nedir? 

Katliam rejiminin önderlerinin tamamının aklını yitirmiş insanlardan oluşması, bu yetmezmiş gibi siyasal kampanyaları doğrultusunda milyonları ikna edip peşlerinden sürüklemiş olmalarının ihtimali çok düşük görünüyor. Aynı zamanda bu kişilerin akıl sağlığından yoksun olduğunu iddia etmek, gerçekleştirdikleri sınırsız şiddet eylemleri üzerinde bireysel sorumluluk duymamalarına da göz yummak anlamına geliyor. 

Bu durumu incelemek adına Nazi Almanyası’nın İkinci Dünya Savaşı ardından hayatta kalan önderlerinin yargılandığı Nürnberg Büyük Savaş Suçluları Davası’na bakabiliriz. 

Aralarında Hermann Göring, Walter Hess, Joachim von Ribbentrop, Wilhelm Keitel gibi Nazi Partisi’nin önde gelen yöneticilerinin bulunduğu sanıklar; barışa karşı suçlar, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve komplo suçu olmak üzere dört ana kategoride yargılandılar. 

Nazi sanıklarının akıl sağlıkları, hem hukuki sorumluluk açısından hem de mahkeme sürecinin adil yürütülmesi için detaylı şekilde değerlendirildi. Yapılan psikolojik testler ile sanıkların kişilik yapıları, empati düzeyleri ve suçluluk duyguları incelendi. Zeka testleri de tüm sanıklara uygulandı. Elde edilen sonuçlara göre hiçbir sanık ceza ehliyetsizliği gösterecek ruhsal hastalık belirtisi taşımıyordu. Dahası, çoğu sanık ortalamanın üstünde bir zeka seviyesine sahipti.

Katliamcıların mahkeme savunmaları

Sanıkların mahkemeye verdikleri savunmalar çeşitli argümanlardan oluşuyordu. Bunlardan bazıları “Sadece emirleri uyguluyordum.”, “Siyasi kararların parçası değildim.”, “Yahudi Soykırımı’ndan haberim yoktu.” gibi devletin yönetimdeki pozisyonları ve bunun beraberinde gelen olağanüstü güç göz alınınca gerçekliği imkansız olan iddialardı. 

Milyonlarca sivilin sistematik katledilmesini tertipleyen asıl kişilerin suçlarıyla karşı karşıya getirilmesi halinde görülen, kendilerini sıradan insanlar olarak göstermeleri ve kötü bir niyetlerinin olmadığını iddia etmeleriydi.

Mahkeme karşısında ahlaki sorumlulukları konusunda kuvvetli bir reddiyeyi sürdürenlerden biri de Adolf Eichmann idi. Eichmann, Endlösung (Nihai Çözüm) olarak adlandırılan ve Yahudilerin demiryolları üzerinden imha kamplarına sevkiyatını ifade eden planı yürürlüğe koyan asıl kişiydi. Almanya’nın yenilgisinden sonra kaçmayı başaran ve Arjantin’e yerleşen Eichmann, eski Nazi subayı Wilhelm Sassen’ın yaptığı ve Time Dergisi’nde yayınlanan gizli röportajlarda 10.3 milyon Yahudinin tamamının katledilmesi başarılsaydı tatmin olacağını söylemişti. Ardından Arjantin’den kaçırılarak 1961 yılında çıkarıldığı Kudüs Bölge Mahkemesi’nde Nürnberg sanıklarınınkine benzer savunmalarla suçsuzluğunu iddia etti.

Ortalama vatandaştan kitle infazcısı çıkarmak

Nazi Partisi önderlerinin ılımlı ideolojik inançlara sahip, sadece kariyer yapma hevesindeki insanlar olduklarına dair iddialar mahkemelerce ciddiye alınmadı. Nazi önderleri katliam emirlerini verip uygulamışlardı, fakat tetiği çeken birincil derece kişiler de değildi. Ya da katledilecek olan kurbanları toplama kamplarına götürmekle doğrudan görevli olan makinist veya Almanya’nın işgal ettiği topraklarda sivil halkı yok eden erler de değillerdi. Peki ordu ve polis kuvvetlerinde görev alıp bu kitlesel imha eylemlerini gerçekleştirenler öyleyse kimdi?

Polis Taburu 101 isimli polis gücü, daha askerliğini bile yapmamış orta yaşlı polislerden oluşuyordu. Aslına bakılırsa her biri sıradan bir Alman vatandaşı tipolojisine sahiptiler. Nazi Partisi’ne coşkun bir bağlılıkları yoktu. Aynı zamanda 101. Tabur, Doğu Avrupa ve özellikle Polonya’daki kitlesel katliamları doğrudan gerçekleştiren birliklerden biriydi. Bu sıradan insanlar gettolar ile toplama kamplarının korunması, sivil nüfusa yönelik cezalandırma ve infaz gibi görevleri gerçekleştirdiler. 101. Tabur ve başka benzer taburlar için görülmesi gereken asıl mesele ise ortalama bir Alman vatandaşının nasıl resmi ideoloji olan nazizmin altında böyle eşi benzeri görülmemiş şiddet eylemlerine girişmiş olmasıdır. 

İdeolojik bir aygıt olarak şiddet

Yahudi nefreti, 20. yüzyılın ilk yarısında sadece Almanya topraklarında değil, bütün Avrupa’da görülen bir çatışma başlığıydı. Yüzyıllardır Avrupa topraklarında ekonomik ve dini sebeplerden dolayı Yahudiler tecrit ediliyor ve şiddete tabi kılınıyordu. Nazi iktidarı, yayılmacılık gayesini gerçekleştirebilmek, Yahudi halkının elinde tuttuğu zenginliği kendi ulusal sermaye sınıfına katabilmek için antisemitizmi rejiminin önemli bir unsuru haline getirdi. Antisemitizmin, Nazi Partisi eliyle büyütülmesi, propaganda malzemesi haline gelmesi ve devletin Yahudiler üzerine baskılarını artırmasıyla sıradan Alman vatandaşları bu cinayetleri gerçekleştirebildi. Yüzyıllardır var olan antisemitik eğilim, bireylerin zihninde bir kod olarak canlanabildi. Yahudilerin marjinalleştirilmesi ve terörize edilebilmesinin yolu, bu algıyı incelikli bir ideolojik aygıta dönüştürmekten geçiyordu. Nazi Partisi böylece Avrupa’da 25 milyon sivilin katledilmesinin yolunu açabildi.

Yazımızın gelecek olan ikinci bölümünde kitlesel kıyımın günümüz örneklerinden birisine, antisemitizmi baş aşağı çevirerek gerçekleştiren İsrail örneğini inceleyeceğiz.

Kaynaklar

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu. (1948, 9 Aralık). Soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesi

Taylor, T. (1992). The Anatomy of the Nuremberg Trials: A Personal Memoir. Knopf.


Arendt, H. (1963). Eichmann in Jerusalem: A Report on the Banality of Evil. Viking Press.
United Nations. 

Gilbert, G. M. (1947). Nuremberg Diary. Farrar, Straus and Company.

Browning, C. R. (1992). Ordinary Men: Reserve Police Battalion 101 and the Final Solution in Poland. HarperCollins.

de Swaan, A. (2021). Kitle katliamları: Cinai bölmeler (Çev. M. Karataş). Ayrıntı Yayınları.

ideo

ideo

Diğer içerikler

Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine
Dünya

Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine

ideo
20 Temmuz 2025
PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?
Dünya

PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?

ideo
16 Temmuz 2025
Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?
Dünya

Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?

ideo
16 Temmuz 2025
Kriz, ayaklanma, devrim: 236. yılında Bastille Baskını
Dünya

Kriz, ayaklanma, devrim: 236. yılında Bastille Baskını

ideo
14 Temmuz 2025
Kitlesel imha eylemleri (II): Siyonizmin dinci-etnikçi kimlik inşası
Dünya

Kitlesel imha eylemleri (II): Siyonizmin dinci-etnikçi kimlik inşası

ideo
12 Temmuz 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

© 2024 ideo