Salı, Temmuz 22, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?

ideo ideo
16 Temmuz 2025
Dünya
Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?

Avrupa nüfusunun yüzde 8,4’ü göçmen ve sığınmacılardan oluşuyor. Genç nüfusun azalması ve yaş ortalamasının yükselmesiyle birlikte, Ortadoğu, Ukrayna ve Asya’daki çatışmaların da etkisiyle göçün artması bekleniyor. Sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda yönetilen bu kriz, kalıcı ve barışçıl çözümleri imkansız hale getiriyor.

Talha Kılıç

Eurostat verilerine göre, 2024 yılı başında 449,3 milyon olan Avrupa Birliği toplam nüfusu, yılda yaklaşık 1,1 milyon kişi artarak 2025’te 450,4 milyona ulaştı.

Avrupa’da 2012’den beri ölümlerin sayısı doğumlardan fazlaydı. Bu durum, ölen nüfusun yerine geçecek yeni insanların sayısının yetersiz kalmasına neden olurken, birçok Avrupa ülkesinde nüfusun hem azalmasına hem de yaşlanmasına yol açtı. Ancak dört yılın ardından Avrupa nüfusu tekrar artış göstermeye başladı. Bu artışın temel nedeni ise doğurganlık değil, göçmenler.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) istatistiklerine göre, dünya İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydedilen en yüksek göçmen akını ile karşı karşıya. Bir yılda yaklaşık 60 milyon insan, başta savaşlar ve ekonomik nedenlerle göç etmek zorunda kaldı. Bu rakam geçen yıla kıyasla 10 milyonluk bir artışa işaret ediyor.

Nüfus artışı ne anlama geliyor?

Avrupa, azalan nüfusu ve artan düzensiz göçler karşısında kontrol sağlamakta zorlanıyor. Akademik araştırmalar, 2060 yılına gelindiğinde Avrupa nüfusunun üçte birinin 65 yaşın üzerinde olacağını ve çalışan nüfusun 110 milyon azalacağını öngörüyor. Yerel nüfusun azalması ile dışarıdan gelen göçler, Avrupa ülkelerinde demografik değişimlere neden oluyor. Yani Avrupalı yerel halk sayıca azalırken, yerlerini göçmen kökenli nüfus alıyor.

Göç meselesi yalnızca sosyal bir sorun olarak değil, aynı zamanda Avrupa’nın ekonomik ve siyasi yapısını etkileyen bir unsur olarak öne çıkıyor. Yaşlanan nüfus ve azalan doğum oranları nedeniyle Avrupa, işgücü açığını kapatmak için göçmenlere ihtiyaç duyuyor. Örneğin Almanya, her yıl 400 bin işçiye ihtiyaç duyduğunu belirtmiş durumda. Göçmen karşıtı söylemleriyle bilinen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni iktidara gelmesine rağmen, göçmen işçi kotalarında artış yaşanıyor. 2023’te 136 bin işçi vizesi verilmiş ve bu, 2008’den bu yana kaydedilen en yüksek rakam.

Göçmen ve mülteci sayısı neden artıyor?

Zorunlu göçlerin bu denli artması, sadece kültürel veya tarihi bağlamlarla açıklanamaz. 2. Dünya Savaşı sonrası dönemden itibaren yaşanan küresel ve bölgesel istikrarsızlıklar, küresel iklim değişikliği ve bunun sonucunda ortaya çıkan doğal afetler, özellikle 1990’lardan itibaren başlayan bölgesel çatışmalar ve ekonomik eşitsizlikler yeni göç dalgalarının önünü açtı. Göç olgusu artık çok daha karmaşık, çok aktörlü, siyasi ve ekonomik boyutları da içeren bir yapıya bürünmüş durumda.

1980’li yıllardan itibaren neoliberal politikaların öncülüğünde mal, sermaye ve emek hareketliliği arttı; emek piyasalarında ucuz işgücü arayışı küresel çapta bir dengesizlik yarattı. Emperyalist devletlerin dış müdahaleleriyle bölgeler istikrarsızlaştırıldı, bu da büyük çaplı göç hareketlerine neden oldu. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası uygulanan “şok terapileri” ile birçok ülke hızla kapitalist düzene entegre edilirken, halklar yoksullaştırıldı, savaşlar ve krizler yaygınlaştı.

11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin Ortadoğu ve Asya’daki askeri müdahaleleri, 2010’da Arap Baharı süreciyle birlikte emperyalist müdahalelerin yoğunlaşması, kitlesel göçleri tetikleyen bir başka dönemece işaret ediyor. Avrupa Birliği’ne yönelen bu kitlesel göç hareketleri, AB’nin ortak göç politikalarının sınandığı bir sürece dönüşmüş durumda.

Avrupa Birliği’nin tutumu

AB ülkeleri ise göç konusunda, ekonomik, sosyal ve politik nedenlerle oldukça muhafazakar bir tutum takınıyor. Bu tutum, sadece göçmen kabulü açısından değil, aynı zamanda göç veren bölgelerde istikrarın sağlanması konusunda da yetersiz kalıyor. 1980 sonrası Avrupa’da yaşanan ekonomik krizler ve işsizlik artışı, göçmen politikalarının da sıkılaştırılmasına neden oldu.

Avrupa Birliği’nin göç politikaları ortak bir çözüm üretmektense, genellikle kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını koruma amacı taşıyor. Schengen Anlaşması sayesinde sınırların kontrolsüzleşmesi, birçok ülkenin sığınmacı yükünü komşu ülkelere kaydırmasına neden oldu, bu da sorumluluğun paylaşımı konusunda yeni bir gerilim başlığı ortaya çıkardı. Bunun en belirgin örneği, AB ile Türkiye arasında 2015’te imzalanan Geri Kabul Anlaşmasıdır. Bu anlaşmayla Türkiye, Avrupa’ya ulaşan mültecilerin yeniden kabul edildiği bir “depo ülke” konumuna getirildi.

2012 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 0.02’si kadar sığınmacı kabul ederken, Avrupa’da bu oran yüzde 0.26 idi. Ancak 2021’e gelindiğinde Türkiye’de bu oran yüzde 4.43’e yükselirken, Avrupa’da sadece yüzde 0.63 seviyesindeydi.

Göç Avrupa siyasetini nasıl etkiliyor?

Ortadoğu kaynaklı krizlerde Avrupa’nın etkisinin sorgulanması, göçmenlerin entegrasyonundaki başarısızlıklar ve mevcut politikaların yetersizliği, Avrupa siyasetinde büyük değişimlere yol açtı Düşük ücretle çalışan göçmenler, emekçi halkı işsizlikle karşı karşıya bırakırken, bu durum göçmen karşıtı sağ popülist hareketlerin güçlenmesini tetikliyor.

İtalya’da Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi, Hollanda’da Geert Wilders’ın Özgürlük Partisi, Avusturya’da Özgürlük Partisi gibi sağ popülist partiler yükselişe geçmiştir. Almanya’da AfD, Fransa’da Marine Le Pen’in Ulusal Cephe’si büyük destek toplamaktadır. Bu gelişmeler, göçmen karşıtı söylemlerin sadece radikal partileri değil, geleneksel partileri de etkileyerek onları daha katı politikalara yönlendiriyor.

Aşırı sağın yükselişi, diğer hükümetleri de göçmen karşıtı söylemleri benimsemeye zorluyor.

İleride ne olacak?

Avrupa nüfusunun yüzde 8,4’ü göçmen ve sığınmacılardan oluşuyor. Genç nüfusun azalması ve yaş ortalamasının yükselmesiyle birlikte, Ortadoğu, Ukrayna ve Asya’daki çatışmaların da etkisiyle göçün artması bekleniyor. Sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda yönetilen bu kriz, kalıcı ve barışçıl çözümleri imkansız hale getiriyor.


Kaynaklar:

  • https://www.fokusplus.com/siyaset/avrupanin-goc-meselesi-cozumsuz-problem
  • https://avrupa.marmara.edu.tr/dosya/avrupa/mjes%2520arsiv/Vol%252031_2/AB%2520G%C3%B6%C3%A7%2520Politikalar%C4%B1%2520%C3%9Czerine.pdf
  • https://tuicakademi.org/avrupa-birligi-goc-politikalarinin-degisimi/
  • https://databank.worldbank.org/reports.aspx?/source=World-Development-Indicators&1=en#
  • https://www.turksolu.com.tr/avrupa-birliginin-goc-korkusu-ve-yeni-goc-anlasmasi/
  • https://21yyte.org/politik-sosyal-kulturel-arastirmalar-merkezi/avrupa-birliginde-ortak-goc-politikasi/26234#_ftnref2
ideo

ideo

Diğer içerikler

Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine
Dünya

Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine

ideo
20 Temmuz 2025
PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?
Dünya

PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?

ideo
16 Temmuz 2025
Kriz, ayaklanma, devrim: 236. yılında Bastille Baskını
Dünya

Kriz, ayaklanma, devrim: 236. yılında Bastille Baskını

ideo
14 Temmuz 2025
Kitlesel imha eylemleri (II): Siyonizmin dinci-etnikçi kimlik inşası
Dünya

Kitlesel imha eylemleri (II): Siyonizmin dinci-etnikçi kimlik inşası

ideo
12 Temmuz 2025
Kitlesel imha eylemleri: “Akıl hastalığı” adı altında gölgelenen ideoloji
Dünya

Kitlesel imha eylemleri: “Akıl hastalığı” adı altında gölgelenen ideoloji

ideo
9 Temmuz 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

© 2024 ideo