Almanya’da ve AB genelinde esen savaş rüzgarları adı konmamış bir savaş hukukunu gündeme getirirken temel haklar fiilen askıya alınıyor. Temel hakların savunusu için emperyalist savaş politikalarının hedefe konulması zorunluluk haline geliyor.
Marx’ın fikirlerinin “özgür demokratik temel düzene” aykırı olduğu yönünde bir mahkeme kararıyla gündeme gelen Almanya’da1 özellikle güvenlik ve savaş politikalarıyla ilgili konularda ifade özgürlüğünün kısıtlandığına dair haberler gelmeye devam ediyor. Komünist Örgüt’ten Alexander Kiknadze tarafından kaleme alınan “Almanya savaş hukukuna gidiyor” başlıklı değerlendirmede özellikle Rusça konuşan yurttaş ve göçmenlere yönelik hak ihlallerine dair çarpıcı ayrıntılara yer veriliyor.2
Nefret suçu olağanlaşıyor
Federal Kriminal Dairesi’nin Nisan 2022 tarihli raporunda savaşın başlangıcıyla birlikte Almanya’da Rusça konuşan yurttaşlara yönelik saldırılarda artış yaşandığı, ülke çapında kayıt altına alınan şiddet ve hak ihlali vakalarının haftada 200’e kadar çıktığı belirtiliyor. Kayıt altına alınan vakalar arasında ayrımcılık, tehdit, aşağılama ve fiziki şiddet olayları görülürken yerel kaynaklar ve insan hakları kuruluşlarından farklı aktarımlar da geliyor. Ülke dışından gelen etnik Almanlar dahil Rusça konuşan pek çok yurttaş ve göçmenin yaşadığı Almanya’da ilgili kişilerin mülklerine yönelik kasti saldırılar, sağlık ve bankacılık hizmetlerinden mahrum bırakma, haksız yere işten çıkarma, Rusya hükümetini alenen kınamaya zorlama, okullarda akran ve öğretmen zorbalığı gibi sayısız hak ihlaline maruz kaldığı bildiriliyor.
Rusça konuşan kişi ve grupları hedef alan ihlaller, açıkça Rus toplumu ve kültürünü de hedef alıyor. Kültürel kuruluşlarda Rusça konuşan çalışanlara yönelik ayırımcılık ve mobing yaygınlaşırken Rus yazarların eserlerinin programlardan çıkarılmasına yönelik tartışmalar durulmuyor. Düsseldorf, Essen, Krefeld, Hannover, Berlin ve Bielefeld gibi pek çok şehirde Rus Ortodoks Kiliselerine yönelik şiddet olayları yaşandığı kaydediliyor.
Donbas’a IŞİD benzetmesi, eleştiriye yasak
Alman Ceza Yasaları, fiilen savaş hukuku çerçevesinde yorumlanarak Ukrayna savaşına dair eleştirel görüşler baskılanırken Rusya tamamen düşmanlaştırılıyor. Rusya ve Ukrayna kökenli göçmenlerin de aralarında bulunduğu şahısların Rus hükümetinin kimi tezlerini destekleyen açıklamaları Ceza Yasası’nda tarif edilen Halkı Kışkırtma (Madde 130) ve Suçu Övme ve Ödüllendirme (Madde 140) kapsamında değerlendirilerek “savaş propagandası” ve “Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına destek” gibi gerekçelerle cezai takibe uğruyor ve para cezaları kesiliyor.
Ceza Yasası’nın terör suçuna ilişkin 129. Maddesi’nden hareketle yapılan işlemler ise daha çarpıcı. Dresden şehrinde Donbas’la dayanışma faaliyetleri yürüten Barış Köprüsü – Savaş Kurbanlarına Yardım Derneği’ne ilgili maddenin Terörist Bir Kuruluş Kurma ve Yurt Dışında Suç ya da Terör Örgütüne Üyelik suçlarını düzenleyen a ve be fıkraları kapsamında işlem yapıldı. Dernek üye ve gönüllülerine yönelik cezai takibat ve ev arama işlemlerinde Donbas bölgesinde yer alan Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri, “bir toprak parçası üzerinde hakimiyet kurarak sözde devlet yapıları oluşturma” gerekçesiyle terör örgütü olarak tanımlandı. Söz konusu gerekçenin IŞİD için yapılan hukuki değerlendirmeyle aynı olması dikkat çekiyor.
Medya abluka altında
Baskı ve kısıtlamalardan medya da nasibini alıyor. Alman Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları bünyesinde bulunan “yurt dışı kaynaklı manipülasyon” ile mücadele birimleri ve AB, Russia Today ve Sputnik başta olmak üzere Rus medya kuruluşları ve bunlarda çalışma geçmişi olan gazetecilere ciddi yaptırımlar uyguluyor. Bu yılın Mayıs ayında açıklanan 17. Yaptırım Paketi ile gazeteci ve blogger Alina Lipp ile Thomas Röper’in “Rusya kaynaklı destabilizasyon çabaları” gerekçesiyle mal varlıkları donduruldu, kendilerine AB ülkelerine giriş yasağı konuldu. Lipp ve Röper Alman yurttaşı oldukları için ülkeye giriş yapma hakları olsa da sözü edilen ağır yaptırımların fiilen yurttaşlıktan çıkarmaya denk olduğu belirtiliyor.
Bir başka örnek ise eski Rus medyası çalışanlarının istihdam edildiği gerekçesiyle Red.Media ve kurucusu Hüseyin Doğru’ya yönelik AB yaptırımları. “Rusya’nın da tıpkı Çin, AB ve ABD gibi emperyalist çıkarlara sahip olduğunu” savunarak Rusya’ya mesafeli olduğunun altını çizen Doğru BBC, CNN, Deutsche Welle, El-Cezire dahil pek çok medya kuruluşunda da eski Rus medyası çalışanları bulunduğuna işaret ediyor. AB’nin yaptırım kararında Red.Media’nın Almanya’da Filistin’le dayanışma eylemlerine yönelik baskı ve polis şiddetine dair yayınlarının Rusya’nın manipülasyon yoluyla AB’nin güvenlik ve istikrarını tehdit faaliyetleriyle paralel olduğu iddia ediliyor.
Filistin’le dayanışma eylemlerinin hükümet tarafından kriminalize edildiği Almanya’da Komünist Örgüt de geçtiğimiz yıl Anayasayı Koruma Teşkilatı raporunda temel düzene tehdit olarak tanımlanmış, Filistin’le dayanışma hareketine “sızmaya çalışmakla” suçlanmıştı.3
Almanya’da ve AB genelinde esen savaş rüzgarları adı konmamış bir savaş hukukunu gündeme getirirken temel haklar fiilen askıya alınıyor. Temel hakların savunusu için emperyalist savaş politikalarının hedefe konulması zorunluluk haline geliyor.
Notlar
- https://harici.com.tr/alman-mahkemesi-marxi-anayasaya-aykiri-ilan-etti/ ↩︎
- https://kommunistische-organisation.de/klaerungunddebatte/deutschland-bewegt-sich-in-richtung-kriegsrecht/ ↩︎
- https://kommunistische-organisation.de/stellungnahmen/wenn-nazi-unterstuetzer-ueber-palaestina-solidaritaet-und-antisemitismus-schreiben/ ↩︎