Salı, Kasım 4, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Liberal, çevreci, demokrat ve silahlanma yanlısı: Hollanda’da ‘şekere bulanmış mermi’ dönemi

Erkin Öncan Erkin Öncan
3 Kasım 2025
Yaşam
Liberal, çevreci, demokrat ve silahlanma yanlısı: Hollanda’da ‘şekere bulanmış mermi’ dönemi

Avrupa’daki mevcut siyasi rekabet, hem birbirinin karşıtı, hem de birbirinin tamamlayıcısı konumunda. Kapitalist düzenin değişmez kuralı: sistem her tıkandığında, başka bir sibopun kapağı açılıyor. 

Hollanda’da geçtiğimiz günlerde (29–30 Ekim) düzenlenen seçimde, yarışın yıldızı sosyal-liberal Democraten 66 (D66) partisi ve lideri Rob Jetten oldu. 

D66, yapılan sayımlar sonucunda en fazla oyu ve koltuğu alarak hükümet kurma sürecinin başını çekmeye hak kazandı. 

Aşırı sağcı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (Partij voor de Vrijheid, PVV) ise, 2023’teki performansının gerisinde kaldı. Hollanda siyasetindeki diğer geleneksel aktörler — VVD (liberal-muhafazakâr), GL/PvdA (sol/yeşil-sosyal demokrat blok), CDA (Hristiyan demokratlar) ve yeni küçük partiler de mecliste yer buldu. Sonuç olarak, parlamentoda önceki yıllara göre ‘çok parçalı’ bir tablo ortaya çıktı. 

Seçimden ‘demokratlar’ galip çıksa da, Hollanda siyasetini uzun bir süre istikrarsızlık bekliyor. D66 tek başına çoğunluğa uzak, dolayısıyla en az üç diğer partiyle geniş bir birlik kurmak zorunda. Aynı zamanda, yeni dönemin ‘dışlananı’ PVV ile ortaklık kurulması beklenmiyor, ancak güç kaybetse de bu parti Hollanda siyasetinde hala önemli bir yer kaplıyor. 

Bu da, 25’ten fazla partinin temsiliyle çok daha karmaşık bir siyasi ortam demek. Koalisyonun kurulması için yapılacak pazarlıklar haftalar, hatta aylar alabilir. 

Genç, çevreci, eşcinsel: Jetten’in başbakan olması bekleniyor

Seçimlerin ardından Hollanda kamuoyu koalisyon pazarlıklarına odaklanmış durumda. Basın ise, yeni partiyi ve genç liderini konuşuyor: Rob Jetten. 

Jetten çeşitli basın kuruluşlarında ve sosyal medyada sıkça övüldü. Kampanyasında, ABD Demokratları’nın ünlü “Yes we can” (“Evet, yapabiliriz”) sloganıyla yürüdü. 1987 doğumlu, genç, dinamik ve AB-odaklı bir siyasetçi; iklim ve Avrupa entegrasyonu konularında güçlü bir ajandası var ve eşcinsel kimliğiyle de tanınan bir siyasetçi. 

Siyasete genç yaşta atılan bu isim, D66 içerisinde aldığı aktif görevlerle birlikte, 31 yaşındayken partisinin tarihindeki en genç grup başkanı oldu.

Yani cinsel yönelimi, siyasi pozisyonu ve ‘dinamik’ görüntüsüyle Jetten, ‘Avrupa değerlerinin’ vitrin figürlerinden biri.

Partisi D66 ise, 1966 yılında ‘sistemin demokratikleştirilmesi’ hedefiyle kurulan sosyal-liberal, merkez–sol bir parti. Aynı diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Avrupa-yanlısı, eğitimli seçmen tabanına hitap eden, kentli ve gelir düzeyi yüksek kesimlerce desteklenen bir parti.

D66 geçmişte farklı dönemlerde koalisyon hükümetlerinde yer aldı, o dönemlerde de ‘hukuk devleti’ ve ‘AB-entegrasyonu’ söyleminin öne çıkan simgelerinden oldu. 

Neyi savunuyorlar?

Jetten ve partisinin siyasi pozisyonu, elbette Avrupa genelinde son dönemde belirginleşen ‘demokratlar-aşırı sağcılar’ saflaşmasından bağımsız değil ve bu saflaşma ideolojik konumlanmalardan ziyade doğrudan güncel politik durumla ilgili.

Avrupa’da aşırı sağın yükselişi ve bunun karşısında duran ‘Avrupa değerleri’ denkleminde, ‘demokrat’ görünenlerin daha ‘savaşçı’ bir tutum aldıklarını görüyoruz. 

Avrupa genelinde olduğu gibi, Hollanda’da da ‘aşırı sağ/popülizm’ tehdidine karşı konumlanan bu ‘demokrat cephe’, benzerleri gibi NATO’cu, piyasacı, savaş yanlısı bir çizgiye sahip. Bu nedenle öncelikle şunu söylemek gerekiyor; ‘aşırı sağa’ karşı zafer kazanan bu cephe, ‘solcu’ değil, merkez bir pozisyona sahip, liberal bir yapılanma.

‘Eşcinsel, demokrat’ Jetten’in medyada öne çıkarılan ‘toplumcu’ görünümlü, ‘aydınlık yarınlara’, ‘sosyal adalete’ yaptığı vurguları, iktidarında halkın başına gelecekler konusundaki diğer açık işaretleri gölgede bırakıyor. 

Oysa Jetten, henüz bu yılın başında yaptığı açıklamada, NATO lideri Mark Rutte’nin çağrısını ilk kabul eden isimlerden biri olmuş, ülkesinin savunma harcamalarının GSYİH’in yüzde 3’üne çıkarılmasını savunmuştu.

Jetten ve partisine göre, savunma harcamalarında yapılacak artış yaklaşık 10 milyar euro’ya denk gelecek. Hollanda şu anda NATO normuna uygun olarak yıllık yaklaşık 20 milyar euro savunma harcaması yapıyor; Jetten’in önerdiği artışla bu rakam 30 milyar euro’ya çıkacak. 

‘Demokrat, toplumcu’ Jetten ve partisi açıkça bu harcamaları ‘sağlık katılım payından’ ve belirtilmeyen kamu harcamalarında yapılacak kısıtlamalarla karşılayacaklarını açıklamıştı. 

Yani Jetten ve partisinin, hem NATO ile güçlü ilişkiden yana hem de Avrupa’nın kendi stratejik kapasitesini artırmasını savunan çift yönlü bir yaklaşıma sahip olduğunu söylemek mümkün. Türkçesi, ‘özgürlükçü liberaller’ Hollanda’da “Daha fazla silah” diyor.

Yani, Jetten ve D66 iktidarında birincil önemde savunma harcamalarının artırılmasının yer alacağını öngörmek hiç de mantıksız değil. Bu da, Hollandalıların başta sağlık olmak üzere önemli kısıtlamalarla ve doğalında ekonomik zorluklarla daha fazla yüzleşmesi anlamına geliyor. 

Silah sevdalısı demokratların sürekli parmakla gösterdiği ‘aşırı sağ tehdit’ de işte tam olarak bu zorluklar üzerinden şekilleniyor. 

Avrupa’da özellikle 2008 finansal krizinin ardından güç kazanmaya başlayan aşırı sağ akımlar, 2011’de başlayan Arap Baharı ile ortaya çıkan göç dalgaları, Ukrayna’daki 2014 Maydan darbesi, Brexit ve Covid-19 salgını gibi dönüm noktalarında, Avrupa halkları arasında artan güvenlik, istikrar ve refah beklentisiyle beslendi. 

Bu beklentileri karşılaması beklenen sol/sosyalist hareketler ise kıtada güçlü bir konumda değil, Soğuk Savaş döneminden bu yana aralıksız baskı altında. 

Merkezi siyasetin bir parçası haline gelen neoliberal politikalar ise ‘sol’ adlandırmasıyla satıldı, sol gibi görünen ama aslında mevcut düzeni yeniden üreten bir pozisyon aldı. 

Böyle bir ortamda, istikrar ve güvenlik arayışında olan kitlelerin taleplerini karşılayacak, sınıf mücadelesine yaslanan bir güç bulunmayınca, bu talepler ‘sistem dışı’ görünen milliyetçi ve aşırı sağ hareketler tarafından sahiplenildi.

Dolayısıyla, Avrupa’daki mevcut siyasi rekabet, hem birbirinin karşıtı, hem de birbirinin tamamlayıcısı konumunda. Kapitalist düzenin değişmez kuralı: sistem her tıkandığında, başka bir sibopun kapağı açılıyor. 

Hollanda halkına bu sefer düşen şey ise, şekere bulanmış mermiler oldu.

Erkin Öncan

Erkin Öncan

Diğer içerikler

Su akar, şirketler yolunu bulur: Sermaye doğal kaynaklarımızı nasıl eritiyor?
Yaşam

Su akar, şirketler yolunu bulur: Sermaye doğal kaynaklarımızı nasıl eritiyor?

ideo
26 Ağustos 2025
Günden güne büyüyor: Tarımda pestisit gerçeği
Türkiye

Günden güne büyüyor: Tarımda pestisit gerçeği

ideo
19 Haziran 2025
Plajlar var, halk yok: Sahillerde sermayenin rüzgarı esiyor
Türkiye

Plajlar var, halk yok: Sahillerde sermayenin rüzgarı esiyor

ideo
15 Haziran 2025
Sağlık sistemi neden çöktü?
Genel

Sağlık sistemi neden çöktü?

Cem Kılıç
7 Mart 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

© 2024 ideo