Pazar, Haziran 15, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Devrimci siyaset üzerine

Özgür Tekin Özgür Tekin
11 Haziran 2025
Editörün Seçtikleri, Yazı
Devrimci siyaset üzerine

Ülkemizi gericilerin, sermayedarların ve işbirlikçilerin elinden kurtarmak istiyoruz. Devleti ve bütün siyasal alanı teslim alan tarikat, mafya ve sermaye ağlarını tasfiye etmek ve aydınlık yarınlara kavuşmak için sabırsızlanıyoruz. Bunları yapmak için, sıraladığımız sorunların cisimleşmiş hali olan AKP-MHP ittifakını yenmemiz gerektiğinin farkındayız.

Ülkemizin sorunlarının yakıcılığı ve kangrenleşmiş hali bazen kestirme ve kolay görünen yolların, sahte çözümlerin halk kitleleri içerisinden karşılık bulmasına yol açabiliyor. Hatta bu karşılık zaman zaman biz devrimcilerin üstüne de bir basınç olarak yansıyor.

Kendi hedeflerimizi geri çekerek CHP’nin başını çektiği düzen muhalefeti cephesinin sol kanadı rolünün kabullenmemiz bekleniyor.
Hatta bu beklentiye sosyalistler içerisinden de karşılık verenler, bahsettiğimiz rolü bir strateji ikamesi haline getiren topluluklar var.

Hem düzen muhalefete cephesi hem de bu cephenin sosyalistler içerisindeki uzantılarından zaman zaman “kendi örgütsel çıkarlarını bir kenara bırakıp ortak muhalefet zeminine güç verme” çağrılarını da duyuyoruz.

Oysa ki devrimcilerin “Türkiye işçi sınıfının tarihsel çıkarlarından” ayrı düşünülebilecek bir örgütsel çıkarı bulunmuyor. Dolayısıyla örgütsel çıkarı ve hedefleri bir kenara bırakma hedefi özünde işçi sınıfının bağımsız siyasal aktör olma hedefini bir kenara itme anlamını taşıyor.

Yalnızca bununla da kalmıyor. Ülkemizin sorunlarının gerçek nedenlerinin hiçbirine yönelmeyen ve bundan dolayı sürekli bir beklenti ve hayal kırıklığı döngüsü yaratan düzen muhalefeti stratejisine de eklemlenmeye denk düşüyor.

Türkiye’de halk her kritik dönemeçte üzerine düşeni yapıyor. Gençlerin, kadınların ve emekçilerin direnci iktidar blokunun hamlelerinin önündeki en büyük barikatı ifade ediyor. Düzen muhalefeti de bir anlamda kendi rolünü oynuyor. Ortaya çıkan öfkenin düzenin kendisine yönelmemesini güvence altına almak için bu öfkeyi soğuruyor. Geniş kitlelerin siyasetle kurduğu ilişkiyi yeniden salt sandık düzlemine sıkıştırmaya çabalıyor.

Sahte ve tekil çözüm arayışlarıyla kaybedilen zaman her şeyden çok iktidar blokunun ömrünün uzamasına yarıyor.

Bizim için devrim “olsa iyi olur” dediğimiz bir gerçek dışı hedefi ya da bir gerçeklik sonrası durumu ifade etmiyor. Aksine tam da gerçek sorunların tek olanaklı çözümüne işaret ediyor.

Sorunlar ne kadar birbiriyle iç içe geçmiş, kökleşmiş ve karmaşık bir karaktere sahipse devrimci çözüm ihtiyacı da o kadar kaçınılmaz bir hal alıyor. Bütünü değiştirmek onun parçalarını değiştirmekten yalnızca daha kalıcı değil aynı zamanda daha olanaklı bir hedefi ifade ediyor.

Devrimcilik de tam da bu nedenle emekçi halkın gerçek sorunlarına gerçek ve bütünlüklü çözümler sunmanın ifadesi olarak öne çıkıyor.

Düzen muhalefeti ve onun sosyalist sol içerisindeki dayanaklarının devrimcilere önerisi, AKP’den kurtuluş ile ülkenin sorunlarına yönelik gerçek çözümler getirilmesi arasında bir kronolojik sıralama yapılması. Bu yaklaşıma göre, önce AKP-MHP ittifakından kurtulacağız, sonrasında memleketin gerçek meselelerini tartışma ve çözme fırsatı bulacağız.

Bu öneri temelde siyasete ilişkin yanlış bir kavrayışa dayanıyor. Bütünlüklü bir siyasal müdahalenin etkili olması için bir düğümün çözümlenme anında yapılması gerekiyor. Dolayısıyla düğümün ve beraberinde getirdiği karmaşık sorunlar yumağının varlığı devrimci siyaseti ertelemeyi gerektirmiyor, aksine devrimci bir siyasal müdahale tam da böyle momentlerde gerçek karşılığına kavuşabiliyor.

Dolayısıyla, Erdoğan’ın şahsında ve onun etrafında şekillenen iktidar blokunun varlığında somutlanan siyasi krizin aşılması ile devrimci siyasal çözümlerin geniş kitlelerde karşılık bularak gerçek bir alternatifi ifade etmesi arasında güçlü bir ilişki var.

Derdimizi daha iyi anlatmak adına üç soru ortaya atalım:

1) Devrim öncesinde sorunların biraz olsun hafifletilmesi ve Türkiye’nin geniş kitleler için yaşanabilir bir ülke haline getirilmesi mümkün değil mi?


2) Erdoğan’ın etrafında şekillenen AKP-MHP iktidarının sona ermesi için devrim olması mı gerekiyor?


3) Devrimciler, iktidarı fethedene kadar hiç ara kazanım elde etmeyecek mi?

İlk sorudan başlayacak olursak… Bize göre, bu durumun oluşması ancak gerçek bir devrimci tehdidin düzeni zorlaması ile olanaklı. Dolayısıyla, hedefiniz iyileştirme olduğu sürece düzeni iyileştirme sonucu elde etmeniz mümkün değil. Öte yandan, bir devrimci tehdidin varlığında dahi sermaye düzeni attığı geçici geri adımları ve bıraktığı alanları tekrar doldurmaya çalışacak saldırıları yapmaya, kurulan geçici dengeyi kendi lehine bozmaya çabalayacaktır. Türkiye kapitalizminin mafyasız, tarikatsız, emekçilerin refahının ileriye gittiği bir modele yaslanması olanaklı olmadığı ölçüde, sınırlı iyileştirmeler de ancak kısa anomali durumlarını ifade edebilecektir. Bu anlamda, gerçekçilik adına halkı reformlarla ilerleme rotasına sokmaya çalışan her girişim boş hayaller peşinde koşma anlamına gelmektedir.

İkinci sorumuzu iki farklı biçimde yanıtlamak olanaklı. İlk olarak, bahsettiğimiz ittifakın temsil ettiği gericilik, piyasacılık ve işbirlikçilik sorunlarının çözümü, yani AKP ve MHP’den gerçek anlamıyla kurtulmak. Bunun için devrimci bir dönüşüm ve aynı anlama gelmek üzere iktidarın yaslandığı sınıfsal karakterin değişiminin gerektiği açık. İkinci seçenek ise bahsettiğimiz blokun iktidardan uzaklaşması ama Türkiye’de gericiliğn, piyasacılığın ve işbirlikçiliğin hüküm sürmeye devam etmesi. Bu durumun mümkünlüğü bize göre ilk sorunun yanıtıyla bağlantılı. Düzenin hissettiği devrimci tehdidin merkezdeki aktörün değişikliğni dayattığı bir senaryonun da önkoşulu emekçi halkın kendi bağımsız siyasal kanalını inşa etmesi. Öte yandan, bu senaryoda Türkiye kapitalizminin basit bir aktör değişikliğiyle yola devam etmesi halk açısından bir zaferin değil kaçırılmış bir fırsatın ifadesi olabilir. Dolayısıyla, bu tablo bizim için hedeflenmesi gereken değil önünde durulması gereken bir senaryoyu ifade ediyor.

Son olarak kazanımların siyasal mücadeledeki rolü konusuna gelebiliriz. Bize göre, konu devrimci siyaset olduğunda “işçilerin mücadelelerinin gerçek sonucu hemen o anda elde edilen başarıda değil, işçilerin durmadan genişleyen birliğindedir”(1) diyen Marx’ın çizgisi geçerliliğini koruyor. Dolayısıyla günümüzün devrimci mücadeleleri için ana kazanım düzlemini devrimci siyasal seçenek etrafında örgütlenerek özneleşen ve bir siyasal faktör haline getirilen emekçi kitleler oluşturuyor.

Devrimci siyasetin bütünlüğe işaret eden karakteri bu bütünlüğün bir eşdeğerlikler zinciri olması anlamına gelmiyor. Bütünün gelişimi, çelişkilerin farklı ögelere dağılımdanki eşitsizlikler nedeniyle türdeş bir süreci ifade etmiyor. Aynı zamanda toplumsal formasyonun ifade ettiği bütünlükte farklı ögeler farklı rollere ve buna tekabül eden etkilere sahip olduğu ölçüde bu bütünü değiştirmek ve aynı anlama gelmek üzere kavramak bu farklı ögeler arasında bir önem hiyerarşisi kurmayı da gerekli kılıyor.

Sorunların bu çelişkili ve eşitsiz bütünlüğü aynı zamanda siyasal müdahalenin de başarısını olanaklı kılan zemini ifade ediyor. Kurtuluşun mümkünlüğü aynı zamanda sorunların çözümlenmesine ilişkin bir devrimci stratejik yaklaşım ve bu yaklaşıma yaslanan bir yol haritasıyla olanaklı. Burada iki ana halkanın belirgin bir biçimde altının çizilmesi bizler için özel bir önem taşıyor. Bunlardan ilki, önümüzdeki hedefi oluşturan iktidarın sınıfsal karakterinin değiştirilmesine tekabül eden siyasal devrim uğrağı. İkincisi ise siyasal iktidarın fethi sonrasında sosyalizmin toplumsal yapıda yerleşiklik kazanmasına denk düşen toplumsal devrim aşaması.

Devrimci siyaset, geniş kitlelerin salt tepkisel bir düzlemden çıkarak kurucu bir rol üstlenmesi anlamına geldiği ölçüde siyasal stratejinin konfigürasyonu da içerisinde bulunulan uğrağın ihtiyaçlarını merkeze yerleştiren bir karaktere sahip olmak durumunda.

Siyasal devrim ve toplumsal devrim uğrakları arasındaki ayrımın yeniden hatırlatılması özellikle postmodern akımların sol üzerindeki etkisinin bu düzlemde yarattığı kafa karışıklığının ürettiği çıkışsızlık ve umutsuzluk tablosundan kendisini ayrıştırmanın da anahtarı niteliğinde.

Devrimci siyaseti ayırt edici kılan temel noktalardan birinin çıkış arayışındaki ısrar olduğunu unutmamamız gerekiyor. Türkiye çıkışını arıyor ve bizim sırtımıza bu arayışa yanıt üretecek devrimci siyasal seçeneği örgütleme görevini yüklüyor. Başka bir çok şeyde olduğu gibi bu yükü sırtlanma iradesini de başkalarından değil kendimizden bekliyoruz.

1) Karl Marx, Friedrich Engels. Komünist Manifesto. Çev. nail Satlıgan. Yordam Kitap. Dokuzuncu Basım. Aralık 2021. sf. 52.

Özgür Tekin

Özgür Tekin

Diğer içerikler

Çözüm neden sosyalizmde?
Editörün Seçtikleri

Çözüm neden sosyalizmde?

Deniz Ali Gür
14 Haziran 2025
Halk hareketi sona mı erdi?
Editörün Seçtikleri

Halk hareketi sona mı erdi?

Ercan Bölükbaşı
14 Haziran 2025
‘Anti-küreselcilik’ ve ‘Anti-emperyalizm’
Editörün Seçtikleri

‘Anti-küreselcilik’ ve ‘Anti-emperyalizm’

Erkin Öncan
9 Haziran 2025
Halk hareketi ve görevlerimiz
Manşet

Halk hareketi ve görevlerimiz

Ercan Bölükbaşı
14 Haziran 2025
75. yılında NATO: Emperyalist saldırganlık sürüyor
Dünya

75. yılında NATO: Emperyalist saldırganlık sürüyor

Erkin Öncan
4 Nisan 2024
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

Takipte kalın

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

© 2024 ideo