Bu savaşta kazanılan direniş ruhunun bir sonucu olarak,1949’da Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu. Yabancı sömürgecileri yenen halk, sonunda kendi içerisindeki parazitlerden de aynı iradeyle kurtuldu.
Kerem Gümre
Çin halkının emperyalizme karşı direnişi, bundan 88 yıl önce, 2. Çin-Japon Savaşı’nın başladığı 7 Temmuz 1937 tarihinde başladı.
Japonya’nın Asya kıtasında genişleme hedefiyle yürüttüğü saldırgan politikaların sonucu olarak başlayan savaş, Çin’in ve sonrasında da görüldüğü üzere bütün Asya halklarının bağımsızlığına ve iradesine doğrudan bir saldırıydı. Japon militarizmi, Çin’i kaynak deposu ve stratejik üs olarak görürken, Çin halkı bu işgale karşı büyük kayıplara rağmen topyekün bir direniş yürüttü.
Emperyalist işgale karşı topyekün mücadele
7 Temmuz 1937’de Pekin yakınlarındaki Marco Polo Köprüsü’nde Japonya’nın saldırısıyla patlak veren çatışma, kısa sürede Çin topraklarının vahşice ve geniş çaplı işgaline evrildi. Japon birlikleri, Çinli askerlerin kayıp bir Japon askerini sakladığını iddia ederek saldırıya geçti. Oysa bu olay, Japon militarizminin Çin’i işgale yönelik uzun süredir hazırladığı planın bir parçasıydı. Ancak Çin halkı bu saldırıya yalnızca silahla değil, dayanışma, örgütlenme ve kararlılıkla karşılık verdi. Savaş boyunca milyonlarca insan yaşamını yitirse de, halk emperyalizme boyun eğmeyi reddetti.
Bu direnişin en dikkat çeken yönlerinden biri, halkın farklı kesimlerinin doğrudan sürece dahil olmasıydı. İşçiler, köylüler, kadınlar, öğrenciler… Herkes, cephede ya da cephe gerisinde ülkesi için elinden geldiğince mücadele etti. Özellikle Komünist Parti’nin öncülük ettiği halk savaşı, Çin kırsalında Japon ilerleyişini durdurmakla kalmadı; aynı zamanda sosyalizm ve anti-emperyalizm düşüncesini tüm ülkeye yaydı.
Asya’da yeni bir dönüm noktası
2. Çin-Japon Savaşı yalnızca askeri bir çatışma değil, Çin halkının kendi kaderini tayin ettiği ve emperyalist müdahaleciliğe son noktayı koyduğu bir dönüm noktasıdır.
Çin-Japon Savaşı, Asya’nın en kanlı çatışmalarından biri haline geldi. Japon İmparatorluğu’nun Çin üzerindeki genişleme hırsı, Çin Milliyetçileri ve Komünistlerinin birleşerek direniş göstermesine yol açtı. Sekiz yıl süren bu savaşta, çoğu sivil olmak üzere yaklaşık 20 milyon Çinli hayatını kaybetti. Savaş boyunca Japon ordusu tarafından Nanking Katliamı gibi çok sayıda savaş suçu işlendi; milyonlarca insan zorla çalıştırıldı, tecavüze uğradı ya da yerinden edildi. 1945’te Japonya’nın teslim olmasıyla sona eren bu savaş, Çin toplumunda derin yaralar bıraktı.
Çin halkı, sadece bir istilayı püskürtmekle kalmadı; aynı zamanda feodal bağları, bölgesel ayrılıkları da aşarak ulusal bir birlik kurdu. İşçi sınıfının zaferiyle noktalanan ve savaşın sonunu takip eden devrim sürecinde de toplumsal eşitsizlikleri ile olabildiğince mücadele edildi. Bu savaş, Çin devriminin lideri Mao Zedung’un ifadesiyle “Çin’in kendini bulduğu” bir olaylar zincirini tetikledi.
1945’te Japonya’nın teslim olmasıyla sona eren savaş, Çin’in sömürgecilikten kurtulma sürecini hızlandırdı. Bu zafer, sadece bir ulusun değil, tüm mazlum halkların anti-emperyalist mücadelelerine ilham verdi. Bu savaşta kazanılan direniş ruhunun bir sonucu olarak,1949’da Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu. Yabancı sömürgecileri yenen halk, sonunda kendi içerisindeki parazitlerden de aynı iradeyle kurtuldu.