Pazartesi, Temmuz 21, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Kitlesel imha eylemleri (II): Siyonizmin dinci-etnikçi kimlik inşası

ideo ideo
12 Temmuz 2025
Dünya
Kitlesel imha eylemleri (II): Siyonizmin dinci-etnikçi kimlik inşası

Emperyalist devletler, özellikle İngiltere ve daha sonra ABD, Filistin’deki Yahudi yerleşimlerine mali ve siyasi destek sunarak bu sürecin katliamcı niteliğini perdeledi ve meşrulaştırdı.

Mehmet Can Karaca 

Siyonist hareketin yayılmacı pratiği, yerel halkların kitlesel imhasını meşrulaştıran ideolojik bir zemin üzerinde yükseldi. Etnik milliyetçi ve dinci-gerici bir zeminde temellendirilen Yahudi kimliği, emperyalizmin bölgedeki hakimiyetini sağlamlaştıran sömürgeci bir programa dönüştü.

“Yahudi Sorununa Modern Bir Çözüm Denemesi”

Siyonizmin “kurucu babası” sayılan, gazeteci-yazar Theodor Hertzl’ın 1896 yılında yazdığı Yahudi Devleti (Alm: Der Judenstaat) isimli kitapta dünyanın çeşitli yerlerinde düşmanlık duyulan ve pogromlardan geçirilen Yahudi diasporasının uluslaşması gerektiği tezini ortaya çıkardı. 

Hertzl’e göre Avrupa topraklarında gettolara sıkıştırılan Yahudilerin sermaye sınıfına mensup olanları ile ticarete girişilmesi diğer halklar tarafından imtina ile karşılanıyor, işçi sınıfının mensupları ise ayrımcılık sebebiyle umutsuzluğa terk ediliyordu. Ona göre “Yahudilerden alışveriş yapmayın” söylemi Yahudi diasporasında büyük endişelere sebep oluyordu ve bu halk için geleceksizliğin başka türlü bir ifadesiydi. 

Önerdiği çözüm önerisi ise kolay ifade edilebilirdi: Antisemitizmden kurtulmak adına bağımsız bir Yahudi devleti kurmak.

Hertzl’in kitabı “Yahudi Sorununa Modern Bir Çözüm Denemesi” alt başlığını taşıyordu. Bu modern çözüm önerisini hayata geçirebilmek adına modern araçlara da ihtiyaç duyuyordu. Hertzl, kendilerine yüzyıllar boyu pogromlar düzenlediklerini ilan ettiği aynı Avrupa imparatorluklarından destek talep etmeye karar verdi. Nitekim bir devlet kurmak siyasal meşruiyet ve müthiş mali kaynaklar gereksiyordu.

Yahudi Devleti kitabında dünya Yahudi diasporasının göçlerle koloniler oluşturması ve yerleştikleri coğrafyada kendi yaşam alanlarını kurmaları savunuluyordu. Arjantin ve Filistin toprakları koloniler için yerleşke önerileriydi. Filistin ise tarihsel ve dini sebeplerden ötürü manevi açıdan ayrı bir önem taşıyordu.

Metinde Yahudilerin kendi yaşam alanlarını kurma hakkından bahsetse de hedef doğal olarak Yahudilerin siyasi otonomluğu olmak zorundaydı. Avrupa güçlerini ve bu topraklarda faaliyet gösteren varlıklı ailelere bu proje sunulurken sivri siyasi iddialardan bahsetmemek gerekiyordu. 

Bir bankacılık imparatorluğuna sahip Rothschild ailesi, Hertzl’in 1986 yılında ilk başvurduğu sermaye gruplarından biri oldu. Yahudi kökenlere sahip olan Rothschild ailesinden Edmond de Rothschild, halihazırda Filistin’de bulunan Yahudi yerleşimlerine hayırseverlik kisvesi altında tarım sektöründe yatırımlar gerçekleştiriyordu. Büyük siyasi nüfuza sahip Rothschild, Hertzl’in planını fazlasıyla ütopik bulduğu için olumlu cevap vermedi. Hertzl, projesi için başka finans kaynakları bulmalıydı. 

Ulusal bir kimlik yaratmak

Hertzl’in ilk mali kaynak arama çabası sonuçsuz kalınca Yahudi diasporasına bir kongre çağrısında bulundu. Daha sonra Dünya Siyonist Örgütü olarak adlandırılacak olan yapının kuruluşu sayılan bu kongre, 17 ülkeden Yahudi halkının ileri gelen isimlerinin 1897 yılında toplandığı Birinci Siyonist Kongresi’ydi. 208 katılımcının bulunduğu kongre üyeleri siyasetçiler, yazarlar, sosyologlar, gazeteciler ve Yahudi sermaye gruplarında etkili olan milliyetçi isimlerden oluşuyordu. Birinci kongrenin çıktısına göre siyonist hareketin amacı, Filistin topraklarında hukuk güvencesi altına alınmış bir Yahudi vatanı kurmak olmalıydı.

Bu amacı gerçekleştirebilmek için yüzyıllar boyu dağılmış olarak yaşayan Yahudilerin bir ulusal kimliğinin yaratılması gerekiyordu. Zamanının yaygın kanısı aksine Hertzl, dini nitelikleri ön planda olmayan, etnik milliyetin ve beraberliğin pazarlanabileceği bir kimlik anlayışı geliştirdi. 

Bilimsel safsatalar ve palavra tarih

19. yüzyılda “ırk bilimi” olarak adlandırılan (ve daha sonraki yıllarda sözde bilim olarak adlandırılacak ve bilim camiası tarafından itibarsızlaştırılacak olan) bu disiplin ile biyolojik temelde soy ortaklığına dayanan bir kimlik anlayışı ortaya çıktı. Hertzl’in kolektif bir Yahudi kimliğini inşa etmeye yarayacağını düşündüğü bu teori, Tevrat ve İncil’de bahsedilen ve Filistin içerisinde bulunan kutsal toprakları Yahudiliğin doğum yeri ve yaşayacakları rönesansın merkezi olarak gösteriyordu. Hertzl ve kongresi, bu formülle yarattıkları kimlik anlayışının tanrısal bir kaynaktan gelmeyeceği fakat ırk temelli bir yaklaşım sunacağı hususunda ortaklaştılar. 

Kimliğin kaynağını dini bir yere dayandırmaktan çekinme çabası; ortaya çıkarılan yeni anlayışın tanrısal yaratılış kodları, “seçilmiş halk” zihniyeti ile bezenmesine yol açtı. Üstüne sosyal Darwinizmi hatırlatan bu temellendirme yöntemi, ilerleyen on yıllarda Yahudilerin en büyük kitlesel imhasına sebep olacak Nazi Partisi’nin Alman kimliğini inşa teorilerinde de sahiplenilecekti.

Kongrenin hedeflerini gerçekleştirmek adına belirlediği ilkeler; “Yahudi çiftçilerin, zanaatkârların ve esnafların Filistin’e yerleştirilmesinin uygun şekilde teşvik edilmesi”, “yerel ve genel etkinlikler yoluyla tüm Yahudilerin örgütlenmesi ve bir araya getirilmesi”, “ulusal bilincin güçlendirilmesi”, “Siyonist amacın gerçekleştirilmesi için gerekli olan hükümet onayını elde etmeye yönelik hazırlık adımlarının atılması” şeklindeydi.

Birinci Siyonist Kongresi, Yahudilerin devletleşme serüveninin siyasal karar organı haline gelecekti. Siyonizmin dinci-gerici niteliğini örtmeye çalıştığı yeni milliyetçi Yahudi kimlik anlayışı bireyciliğe ve maddiyatçılığa itilmiş Yahudi diasporasını birleştirmek adına bir umuttu. 

Filistin toprakları hala Osmanlı Devleti’nin elinde olduğu için siyonizmin talepleri olabildiğince meşru ve hukuki zeminde müzakereye açık görünmeliydi.

İlerleyen yıllarda Hertzl, Osmanlı Devleti ile de diplomatik ilişkilere girecekti. 1901 yılında Osmanlı’ya büyük miktarda dış borçları ödeme vaadiyle geldi. Karşılığında ise 2. Abdülhamit’ten Yahudiler için koloni oluşturmak adına toprak satın almayı mümkün mertebe de özerklik ilan etmeyi talep ediyordu. Osmanlı tarafından bu antlaşma çabası toprak bütünlüğüne bir tehdit niteliği taşıdığından reddedilmişti.

İşgalcilik siyonistlere üç bin yıl önce vaat edilmişti

Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere, Osmanlı topraklarında bulunan Arap liderlerini isyana teşvik ediyordu. Müslüman Arap çoğunluğun yanı sıra Ortadoğu’da kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirilebileceği başka azınlıklar vardı, bunlardan biri de 19. yüzyıl sonlarında Filistin’e göçmüş Yahudi topluluğuydu. Filistin’deki Yahudi nüfusunun tüm halka oranı Dünya Savaşı sırasında sadece yüzde 3 civarıydı. İngiltere’nin Ortadoğu’da gerçekleştirdiği bu hamle Dünya Siyonist Örgütü için bir fırsat olarak göründü.

Osmanlı’nın Ortadoğu’da elinde tuttuğu toprakları savaş sonrasında İngiltere ve Fransa arasında paylaşmaya dayanan Sykes-Picot Antlaşması, Filistin topraklarını bu iki gücün idare edeceği uluslararası bir bölge ilan etmeyi ortaya koyuyordu. Bu görüşmeler sırasında Yahudilere yerleşim imkanı sunma fikri ilk kez ele alınmıştı.

İlerleyen görüşmeler neticesinde siyonist liderler İngiltere hükümetiyle yakın temaslar gerçekleştirdi. Böylece siyonistler resmi ve hukuki güvence altında Filistin’de bir Yahudi vatanı kurmak için icazet almaya çalışıyordu. 1917 yılında İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Belfour, İngiliz Yahudi topluluğunun liderlerinden biri olan banker Lord Lionel Rothschild’e gönderdiği nota ile “Hükümetim, Filistin’de Yahudi halkı için ulusal bir yurt kurulmasını desteklemektedir” ifadeleriyle İngiltere’nin yerleşimlerin hızlandırılmasın için onayını vermiş oldu. 

Yahudi yerleşimleri özellikle İkinci Dünya Savaşı koşullarında Filistin topraklarında artmış oldu. Filistin’e büyük göç dalgalarıyla yerleşen Yahudiler 1939 yılında toplam nüfusun yüzde 30’unu oluşturuyordu. 

İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcıyla İngiltere, Büyük Arap Ayaklanması’nı yatıştırmak amacıyla Yahudi göçlerini kısıtladı. Silahlı siyonist örgütler Filistin’deki İngiliz varlığına ve Arap isyancılara karşı saldırılar gerçekleştirmeye başladı. İngiltere’nin Filistin meselesini Birleşmiş Milletler’ (BM) taşımasıyla 1947 BM Paylaşım Planı devreye girdi.

Siyonist hareketin teşvik ettiği göçler, iş ve kolaylaştırdıkları seyahat imkanları, yaratılan fonlar ile 1947 yılında Yahudi yerleşimciler Filistin topraklarının yüzde 6-7’sini satın almıştı. Nüfusun yüzde 30’undan daha fazlasını da Yahudiler oluşturuyordu. Buna rağmen BM planına göre Filistin topraklarının yüzde 55’i Yahudi devletine teslim edildi. Arapların buna kesin karşı çıkışıyla sonu gelmeyecek olan katliamlar zinciri başlamış olacaktı. Görece az nüfusuna kıyasla siyonistler mali kaynak ve emperyalist destek sayesinde maddi güç açısından Arapların çok üstündeydi. 

1948 yılında siyonistler, İsrail’in kurulduğunu ilan etti. Bugüne kadar devam edecek olan İsrail askeri kuvvetlerinin ve işgalci sivillerin Arap yerleşimlerine doğru harekatı neticesinde 1948-2024 yılları arasında en az 140 bin Filistinli sivil hayatını kaybetti. Bugün hala devam eden siyonist-emperyalist yayılmacılık, en iyi belgelenen kitlesel imha eylemlerinden biri olmayı sürdürüyor.

Siyonist hareketin ideolojik olarak büyümesi dönemin emperyalist güçleriyle kurduğu çıkar ilişkilerine dayanmaktaydı. Yahudi ulusal kimliği etrafında şekillenen bu siyasi proje, sadece bir kurtuluş anlatısı değil, aynı zamanda bölgesel hakimiyetin ve yerel halkların tasfiyesini amaçlayan bir işgalci-sömürgeci stratejinin ifadesi haline geldi. 

Emperyalist devletler, özellikle İngiltere ve daha sonra ABD, Filistin’deki Yahudi yerleşimlerine mali ve siyasi destek sunarak bu sürecin katliamcı niteliğini perdeledi ve meşrulaştırdı. Siyonizm, bir halkın kendi kaderini tayin hakkı değil, başka bir halkın varlığına karşı yürütülen imha eylemlerinin ve emperyalist yağmacılığın ideolojik taşıyıcısı oldu.

Kaynaklar

Herzl, T. (1896). Der Judenstaat: Versuch einer modernen Lösung der Judenfrage. Leipzig & Wien: M. Breitenstein’s Verlags-Buchhandlung.

Smith, J. (2010). The history of Jewish migration to Palestine. New York, NY: Academic Press.

Palestinian Central Bureau of Statistics. (2024). Statistical Yearbook of Palestine: Summary of martyrs from 1948–2024. Ramallah, Palestine.

ideo

ideo

Diğer içerikler

Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine
Dünya

Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine

ideo
20 Temmuz 2025
PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?
Dünya

PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?

ideo
16 Temmuz 2025
Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?
Dünya

Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?

ideo
16 Temmuz 2025
Kriz, ayaklanma, devrim: 236. yılında Bastille Baskını
Dünya

Kriz, ayaklanma, devrim: 236. yılında Bastille Baskını

ideo
14 Temmuz 2025
Kitlesel imha eylemleri: “Akıl hastalığı” adı altında gölgelenen ideoloji
Dünya

Kitlesel imha eylemleri: “Akıl hastalığı” adı altında gölgelenen ideoloji

ideo
9 Temmuz 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

© 2024 ideo