Perşembe, Temmuz 31, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Maximilien Robespierre, zorbalara karşı “özgürlüğün diktatörlüğü”

ideo ideo
29 Temmuz 2025
Dünya
Maximilien Robespierre, zorbalara karşı “özgürlüğün diktatörlüğü”

Robespierre, cumhuriyeti eşitliğe dayalı bir toplumsal düzen olarak görüyordu. Onun devrimci mirası, halk egemenliğini ve ayrıcalıksız yurttaşlığı esas alan ve gerektiğinde mülkiyet hakkını es geçebilecek radikal bir cumhuriyet anlayışında yatar.

Mehmet Can Karaca

Maximilien Robespierre, Fransız Devrimi’nin önde gelen figürlerinden olarak cumhuriyetin kurumsallaşması, krallık düzeninin silinmesi ve yeni bir toplum yaratmak adına en ileri adımları atan devrimcilerden biri.

Fransa Kralı XVI. Louis döneminde, 1758 yılında doğan Robespierre baba mesleği olan avukatlığı seçti. 1781 yılında Arras kentinde mesleğine başladı. Hukuk eğitiminin ışığında Fransa’nın krallık düzeni ve toplumsal koşulları ile uzlaşma tanımayacak fikirler geliştirdi. Fransız aydınlanmasının güçlü bir temsilcisi ve teorisyeni olan Jean-Jacques Rousseau’nun siyasi felsefesinin sıkı bir takipçisi oldu. Robespierre’e göre soyluluğa karşı halk egemenliğinin yükseltilmesi insanın onurlu yaşamı için zorunluluk, eşit ve özgür yaşamın tek yoluydu. 

Arras halkını temsil etmek için 1789’un nisan ayında toplanacak olan Genel Tabakalar Meclisi’ne (Fr: États Généraux) Üçüncü Tabaka (Fr: Tiers État) temsilcisi olarak seçildi. Siyasi kariyerine temsilcilik görevinden önce devrimci fikirlerini yayma gayretiyle başlayan Robespierre, Fransa halkını sömüren soyluluğa karşı uzlaşmaz tutumu ile dikkatleri üzerinde topladı. Aynı yılın 14 Temmuz tarihinde gerçekleşen Bastille Hapishanesi baskını ile Fransa’da krallığa karşı devrim çanlarının çalmasıyla yerel derneklerde, kulüplerde ve belediyelerde sivri siyasi sözünü örgütledi.

Burjuva kökenli bir aileden gelmesine rağmen bu sınıfın ileri bir unsuru olarak görünüyor, kendisini aşırı solda konumluyordu. Mecliste Üçüncü Tabaka temsilcisi olarak yaptığı konuşmalarda soyluluk ayrıcalıklarının kaldırılması ve kralın yetkilerinin sınırlandırılması konusunda ısrarcı bir tutum sergiliyordu. 

Radikalleşen cumhuriyetçilik anlayışı

Genel Tabakalar Meclisi, Kral XVI. Louis tarafından vergi reformunu tartışmak üzere Haziran 1789’da bir araya getirildi. Robespierre gibi burjuvaziye mensup diğer devrimcilerin de bulunduğu Üçüncü Tabaka, burada eşit oy hakkı talep etti ancak soylular ve din adamları buna karşı çıktı. Üçüncü Tabaka temsilcilerinin meclisten kral tarafından kovulmasıyla birlikte, devrimci burjuvazi tarafından Ulusal Meclis’in kurulduğu ilan edildi. Bu, soylulara ve krala karşı kurulan kamu otoritesinin ilk resmi organı olacaktı.

Robespierre ideolojik tutumunu göze alarak 1789 yılının sonunda döneminin aydınlanmacı ve özgürlükçü örgütü olan Jakoben Kulübü’nün bir üyesi oldu.

Siyasi hayatının ilk yıllarında aristokrasiye karşı hukuki önlemlerin alınması ve ayrıcalıklarının sınırlandırılması gibi ılımlı denebilecek talepleri sahiplenmesine rağmen, halkın devrimdeki coşkusu ve krallığın askeri güçlerine karşı gösterdiği şiddetli direnç Robespierre’i devrimci fikirleri daha da sahiplenmeye ve onları yoksul halk tabakaları içerisinde örgütlemeye itti. 

Kişisel karizması ve fikirlerini aşılama konusundaki becerisi sayesinde kısa sürede Jakobenlerin lideri oldu ve kulübün ılımlı kanatlarını pasifize ederek örgütü radikal cumhuriyetçi bir zemine oturttu. 

Bastille baskını ardından Üçüncü Tabaka temsilcilerinin ve dolayısıyla Jakobenlerin gücü, Genel Tabakalar Meclisi’nde çığ gibi arttı. Senyörlerin, din adamlarının ve soylu toprak sahiplerinin hakları adım adım sınırlandırıldı. Bir vakitten sonra aristokrasinin tüm hakları kökten kaldırılacaktı.

Haziran 1791’de Kral XVI. Louis’in Fransa’dan kaçmaya yeltenmesi Robespierre’in aristokrasiye karşı doğrudan saldıracağı dönemin kapılarını açtı. Monarşinin geri dönüşü olmayacak şekilde yıkılmasını talep etti ve “Kral halktan kaçtıysa halk onu temsil etmiyor demektir” diyerek cumhuriyet çağrısı yaptı.

Halk tabakalarının devrimci isyanı

Fransa’nın yerel kulüpleri ve dernekleri arasında Jakobenlerin etkisi gittikçe arttı. Halkın demokratik talepleri yükselişe geçti. Jakobenlerin dernekleri gittikçe kamu görevlilerinin atanmasını denetlemekte ve belediye meclislerinde görev almakta ve halkı demokratikleştiriliyordu. Böylece Jakobenler Kulübü modern bir siyasi parti görünümü almaya başladı. Halkı yönlendirici ve radikalleştirici pozisyondaydılar.

1788 yılından itibaren görülen kötü hasatlar, tarım ürünlerinde fiyat artışı, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon mülksüz köylülerin, işçilerin ve esnafların öfkesini krallığa karşı tırmandırdı. Ekonomik huzursuzluk halkın ayaklanmasını tetikleyici bir etkiye sahipti.

Kral XVI. Louis ve ailesi, 1789’daki Bastille baskınından beri zorunlu olarak Paris’teki Tuileries Sarayı’nda ikamet ettiriliyordu. XVI. Louis’ye verdikleri destek sebebiyle Avusturya ve Prusya yeni Fransa hükümetine tehdit oluşturuyordu. Avusturya İmparatorluğu ve Prusya Krallığı da Fransa’ya müdahale edebileceklerini duyurdu. Üçüncü Tabaka temsilcileri önderliğinde böylelikle Avusturya’ya 20 Nisan 1792’de savaş ilan edildi.

Halkın XVI. Louis ve hanedanına karşı öfkesi savaş koşullarının ağırlığıyla had safhaya çıktı. 10 Ağustos 1792’de halk ve devrimciler silahlanarak Tuileries Sarayı’nı bastı ve hanedan mensuplarının tutuklanmasının yolunu açtı. Devrimi ileriye götürmek için bunu bir fırsat gören Jakobenler 21 Eylül’de monarşinin yıkıldığını ve cumhuriyetin kurulduğunu ilan ettiler. Devrimin öncülüğü bu süreçte Robespierre ve Jakobenlere geçti.

Terör Dönemi ve devrim iktidarı

Jakobenlerin iktidarında Eski Rejim ve böylelikle eski toplum anlayışı silinmeliydi. Aristokratların, yani “zorbaların diktatörlüğü” yerini devrimci diktatörlüğe bıraktı. “Özgürlüğün diktatörlüğü” olarak adlandırdıkları bu dönem soyluluğun haklarının silindiği, senyörlerin topraklarının kamulaştırıldığı, genel oy hakkının revizelerle beraber tanındığı bir dönem olarak kendisini gösterdi.

Bu yeni dönem daha genişçe Konvansiyon Dönemi olarak bilinecekti. Robespierre, Saint-Just, Lazare Carnot, Georges Couthon ve Billaud-Varenne gibi radikal cumhuriyetçilerden oluşan Kamu Selameti Komitesi, eski Yasama Meclisi’nin yerini aldı. Ulusal Konvansiyon üzerine denetleme yetkisini de elinde bulunduran bu komite, devrimin yürütücülüğünü elinde topladı. 

Kamu Selameti Komitesi hem yasama organı ve hem de devletin idarecisiydi. Ulusal Konvansiyon, komitenin kararlarını onaylardı, ardından komite yine bu kararların uygulanmasını denetlerdi. Senyörler, soylular, kralcılar, din adamları kamu hizmetlerinden uzaklaştırıldı, oturdukları ilin belediyesine her gün görünme gibi zorunluluklar verildi. Bunlar yumuşak önlemler olmakla beraber; açıktan karşı-devrimci olduğu anlaşılanlar, krallığı ve feodalizmi cumhuriyet karşısında önerenler ise ölümle cezalandırıldı.

Saint Just’a göre “Cumhuriyet, monarşik azınlık üzerinde fetih hakkına dayanarak hüküm sürecektir. Adaletle yönetilemeyecek olanı güce dayanarak yönetecektir. Zorbaları ezmek gerekir”di. 

Maximilien Robespierre’e göre “Cumhuriyetin selameti, hükümetin baştan aşağı yeniden örgütlenmesinde” idi. Cumhuriyette yurttaş olanların sadece cumhuriyetçiler olabileceğini düşünüyordu. 

5 Eylül 1793’te devrimci hükümet resmen kuruldu. Böylelikle Fransız Devrimi en radikal evresine girdi. Jakoben liderler Robespierre, Marat ve Danton, “halkın düşmanlarına karşı terör” çağrısını yükselttiklerinde, bu çağrı Paris halkı ve Ulusal Konvansiyon nezdinde karşılık buldu. Aristokratların ve halk düşmanlarının yargılanmasını alkışla karşılayan halk, sonradan “Terör Dönemi” olarak adlandırılacak bu süreçte sahip olduğu siyasal alanlarda kayıplar yaşamaya başladı.

İlerleyen yılda, halkın siyasi katılım alanı büyük ölçüde daraldı; devrim, halk adına ama halksız yürütülen bir iktidar formuna büründü.

Jakobenlerin tasfiyesiyle devrim geri çekiliyor

Devrimci iktidar, güvenlik ve düzenin sağlanması amacıyla Kamu Selameti Komitesi ve Genel Güvenlik Komitesi gibi olağanüstü yetkilerle donatılmış organlarını ihtiyatsızca kullandı. Bu yapı, yalnızca karşı-devrimcileri değil, devrim içindeki muhalifleri de hedef aldı. Takvimler 9 Thermidor Yılı II (27 Temmuz 1794)’yi gösterdiğinde Robespierre ve destekçileri Kamu Selameti Komitesi’nden ve Konvansiyon’dan tasfiye edildi. Ertesi gün, 28 Temmuz tarihinde ise idam edildiler.

Jakobenler dağıtıldı ve devrim süreci geri çekildi. Böylece burjuvazinin gerici unsurlarının idaresine dayalı, mülkiyet haklarını ön plana yerleştiren daha ılımlı bir düzen kuruldu.

Bu geçişle birlikte Jakobenlere ait faaliyetler donduruldu, siyasi ve toplumsal denetim aygıtları polis gözetimine devredildi. Terör Dönemi’nin hukuki ve ideolojik dayanaklarından biri olan 1793 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, eşitliği temel ilke olarak özgürlük ve mülkiyetin önüne koymuştu. Ancak bu anlayış Jakobenlerden sonra, Yıl III (1795) Anayasası’yla birlikte tersine döndü: yeni bildiride özgürlük, eşitliğin önüne alınmış ve yurttaşlara yönelik görevler arasında “mülkiyete saygı” ilkesi öne çıkarılmıştı. Bildiride açıkça şöyle deniyordu: Sosyal düzen, mülkiyetin sürekliliğine dayanır.

Tersine, tasfiye edilmeden önce Robespierre Şubat 1794’te yaptığı bir konuşmada, Jakoben cumhuriyet anlayışını şu sözlerle dile getirmişti:

“Cumhuriyetin ruhu erdem ve eşitliktir. Amacımız, cumhuriyeti kurmak ve sağlamlaştırmaktır. O halde ilk hareket kuralınız, bütün eyleminizi erdemin gelişmesine ve eşitliğin korunmasına yöneltmek olacaktır.”

Onun bu sözleri, Terör Dönemi’nin siyasal şiddet kadar ideolojik bir eşitlik arayışı olduğunu da ortaya koyar. Ancak eşitliği yücelten bu cumhuriyet ideası, 9 Thermidor ile birlikte sona ermiş ve yerini mülkiyeti esas alan liberal cumhuriyet anlayışına bırakmıştır.

Robespierre’in devrimci mirası, cumhuriyetin eşitliğe dayanan bir toplumsal düzen olduğu tezinde yatar. Onun için cumhuriyetin tek mümkün biçimi, yurttaşlar arasında ayrıcalıkların olmadığı, halk egemenliğinin hüküm sürdüğü bir rejimdi. 

Terör Dönemi’nin tüm çelişkilerine rağmen Robespierre’in cumhuriyetçiliği, eşitliği yalnızca bir hak olarak görmüyordu. Onu çağdaşlarından daha ileride konumlandıracak bir anlayışla, cumhuriyeti insanın bir varlık koşulu olarak gören radikal bir duruşu benimsiyordu. Bu nedenle onun mücadelesi, sadece krallığın yıkılmasıyla değil, toplumun eşitlik temelinde yeniden inşası üzerinden ancak okunabilir.

Kaynaklar

Tanilli, S. (2000). Yüzyılların gerçeği ve mirası: 18. yüzyıl – Aydınlanma ve devrim (Cilt 4). Alkım Yayınları.

Robespierre, M. (2004). cumhuriyetin İç Yönetiminde Ulusal Konvansiyon’a Kılavuzluk Edecek Siyasal Ahlak İlkeleri Üstüne, Siyasal düşünceler tarihi (Cilt 2, ss. 545–570). Bilgi Yayınevi.

ideo

ideo

Diğer içerikler

Küba devriminin ilk kıvılcımı 72 yıl önce bugün atıldı: Moncada Kışlası baskını
Dünya

Küba devriminin ilk kıvılcımı 72 yıl önce bugün atıldı: Moncada Kışlası baskını

ideo
26 Temmuz 2025
Tayland-Kamboçya sınırında tansiyon yükseldi: Yüzyıllık anlaşmazlık sıcak çatışmaya dönüştü
Dünya

Tayland-Kamboçya sınırında tansiyon yükseldi: Yüzyıllık anlaşmazlık sıcak çatışmaya dönüştü

ideo
25 Temmuz 2025
Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine
Dünya

Sandinista Devrimi: ABD’nin çiftliğinden halk devrimine

ideo
20 Temmuz 2025
PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?
Dünya

PKK silah bıraktı, gözler Suriye’de: YPG-HTŞ diplomasisi nereye varacak?

ideo
16 Temmuz 2025
Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?
Dünya

Göç krizi: Avrupa ‘kalesi’ sarsılıyor mu?

ideo
16 Temmuz 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

© 2024 ideo