Çarşamba, Ağustos 6, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

“Ölenlerin adını unutma” ya da “kimin bu sokaklar”

İnönü Alpat İnönü Alpat
5 Ağustos 2025
Yazı
“Ölenlerin adını unutma” ya da “kimin bu sokaklar”

Başlıkta şarkı sözüyle şiir buluştu. Biri Hüsnü Arıkan’dan diğeri Cengiz Bektaş’tan. Birinde vefa vardır, diğerinde kent kültürü.  Vefa ile kentin birleştiği noktada aşağıdaki yazının ilk satırları görülmeye başlar.

İlk satırda şunu yazmak gerekir: Ne çok arkadaşımızı kaybettik.  Ne isimlerini eksiksiz hatırlamak mümkün ne de artık onların gözlerini arkada bırakmayacak bir hayat kurmak. Eleştiri değil bu, kimse üstüne alınmasın, kendi halinde bir durum tespiti. Durumumuz budur ve bu durum içimizi burkmakta, biraz canımızı acıtmaktadır. Arkadaşlarımızı hatırlatmanın böyle bir yanı var, bencilce ama az biraz acımızı hafifletiyor; az biraz ama.

Eğer vakti zamanında isimlerinin verildiği o sokaklardan bizi çekip almalarına izin vermeseydik, isimlerinin yazılı olduğu sokak tabelalarını göz bebeğimiz gibi koruyabilseydik, değil mi ki zaten öykü başka yazılmış olacaktı. Olmadı ama. Önce bizi oralardan sürdüler, sonra tabelaları değiştirdiler, daha sonra da unutulmalarını beklediler. Evet 12 Eylül yaptı bunu. Sadece örgütsel yenilgiyi tatmamızı değil aynı zamanda unutmamızı, duygusal kopuş yaşamamızı, ölenlerin öldükleriyle kalmasını istediler.

Bu yazı vesilesiyle Ankara sokaklarında yolculuğa çıkacağız. Genç ömürlerinden tereddüt etmeden vaz geçenlerin isimlerini taşıyan sokaklara uğrak vereceğiz. Sadece “aşkla sana”nın şairine bir ayrıcalık tanıyacak, düştüğü yere ismini vereceğimizi, bir gün mutlaka vereceğimizi beyan edeceğiz.

Yazı kent tarihine bir dokunuş olarak kabul edilebilir belki, belki de “kimindir bu sokaklar, alanlar, kentler” sorusuna yanıt olabilir. Hemen yanıtlayalım: Düştüğümüz her sokak bizimdir, ismimizin tabelaya işlendiği her sokak üstümüze zimmetlidir.  

İlk uğrağımız Meşrutiyet Caddesi’dir. Ankaralılar bilir. Çankaya yönünden Atatürk Bulvarı’nı takiben Kızılay’a doğru inerken Milli Eğitim Bakanlığı’nın karşısındaki cadde Meşrutiyet’tir. Cadde Selanik, Hatay gibi sokakları geçer, en son Mithatpaşa Caddesi’ni keserek Libya Caddesi’ne ulaşır. İşte Meşrutiyet ile Libya Caddesi’nin kesiştiği köşeye yakın noktada bir arkadaşımız düşüp kalmıştır. İsmi Arkadaş Zekai Özger’dir. Şairdir. Çok genç yaşta olmasına rağmen unutulmaz şiirlere imza atmıştır.  O gece, devrimci gençlerin uğrak yerlerinden olan Zafer Çarşısı’ndan çıkmış, hani Gülten Akın’ın “Seyran Destanı”nda anlattığı mahalleye, Seyranbağları’ndaki  evine doğru yürürken Meşrutiyet üzerinde fenalaşmıştır. Neden peki?  Nedenini “Yurtlarını yiğitçe savunanlara” adadığı “Adak” isimli şiirde anlatmıştır.  Ne demişti Adak’ta: “Kaç saat vuruştuk/ kaç yüzyıl saat/ sayımızın azlığına/ düşmanın çokluğuna bakmadan (…) vurdular, kötü vurdular/ ne savaş kuralları/ ne insanlık onuru/ kara tarihlerinin/ iğrenç bir zaferini daha/ gövdemize kazdılar.”

Evet, 24 Ocak 1971’de polis SBF’nin arkasında bulunan öğrenci yurduna baskın yapmak istemiş, öğrenciler barikat kurup polisin yurda girmesini engellemeye çalışmış, nihayetinde direniş kırılmış, devrimci öğrenciler dövülerek gözaltına alınmış, işkenceye uğramış; Zekai Özger’in başına aldığı darbe beyninde hasara yol açmış, sağlığını bir daha toparlayamamıştır. Meşrutiyet Caddesi’nde düşüp kalması bu nedenle olmuş ve 5 Nisan 1973’te hayata veda etmiştir.

Şimdi ahdimiz olmasın mı, Arkadaş Zekai Özger ismini bir sokak tabelasına işlemeye. Olsun.

Girmeyin Meşrutiyet’e, devam edin. Kızılay Meydanı’ndan sola dönün. Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’ndasınız. Milli Müdafaa Caddesi’ni geçin, Şehit Adem Yavuz Sokağı’na ulaşın. Evet Adem Yavuz. Gazeteci olarak Kıbrıs’taydı. “Kıbrıs Barış Harekatını” savaş muhabiri olarak izliyordu. Rumlar esir aldı, yaralıydı. O şartlarda ameliyatı yapıldı, durumu ağırlaşınca Türkiye’ye gönderildi. Adana Tıp Fakültesi yoğun bakımında hayata gözlerini yumdu.

Adem Yavuz AİTİA öğrencisiydi, FKF’li/Dev Genç’liydi. Sokaklardan devrimcilerin isimlerini kaldıranlar Adem Yavuz’a dokunmadı. Bilmiyorlar mıydı, akıllarına mı gelmedi yoksa Kıbrıs nedeniyle mi bıraktılar onu öyle bilinmez. Bize düşen oradan her geçişte 68 kuşağından Adem Yavuz’a selam çakmak olsun.

Bu sefer Akay Yokuşu’nun başlangıcına gidin. Sola dönün, Tunus Caddesi’nden ilerleyin. Solda Beykoz Sokak’ı göreceksiniz.  İşte o sokağın ismi 1982’de 12 Eylülcüler tarafından değiştirilene kadar Hakan Yurdakuler Sokak’tı. Bugün Beykoz ismini taşıyan sokak Hakan Yurdakuler’den önce Bade Sokak olarak biliniyor. Hatta kayıtlar yanlış değilse sokağa bir ara 12 Mart sonrası öldürülen ilk işçi olan Hüseyin Örek ismi veriliyor. Hüseyin Örek 1974’te Adana’da CHP mitinginden dönerken sokakta faşistler tarafından dövülerek öldürülüyor. Bade Sokak ikiye bölünüp Esat Caddesi ile birleşen kısmına Hüseyin Örek, Tunus Caddesi ile birleşen kısmına Hakan Yurdakuler’in mi ismi veriliyor, kayıtlarda yok. O yılları bilen Ankaralılar hatırlayacaktır, hafızalarda bugünkü Beykoz Sokak “Hakan Yurdakuler Sokağı” olarak nam salmıştır. Hala öyle mi bilmiyorum ama Hakan Yurdakuler Sokağı’nın çapraz karşısında ODTÜ öğrenci servisler kalkardı.

Hakan Yurdakuler SBF öğrencisidir. Öğrenci derneğinin başkanıdır. Okulun olduğu bölgede varlık gösteremeyen faşistler tarafından dışarıdan açılan ateşle öldürülür. Olay duyulunca diğer okullardan Cebeci’ye öğrenci akını olur. Kalabalık Kızılay’a doğru yürüyüşe geçer. Polis grubun önünü Kurtuluş Parkı hizasında keser. Daha ne olduğu anlaşılmadan gençlerin üzerine kurşun yağdırır. Açılan ateşle dokuzu ağır kırk öğrenci yaralanır. Gençlerden ADMMO öğrencisi Burhan Barın ile Gazi Eğitim öğrencisi Eşari Oran hayatını kaybeder. Tarih 8 Nisan 1976’dır.

Hakan biraz uzağa düşmüştür, Kavaklıdere’ye. Burhan ile Eşari’nin isimleri, bugün Mamak İlçe sınırları içinde bulunan iki sokağa verilmiştir. Sokaklar birbirinden bağımsız değildir.  Eşari’nin ismini taşıyan Sancak Sokak, Burhan’ın ismini taşıyan Bucak Sokak’la birleşmektedir. Sokaklar ikisinin birbirine omuz vererek düştükleri yere yakındır.

‘Birbirlerini kalplerinde taşıyan çocuklar’ için Yaşar Miraç “Nisan Ağıdı” isimli içli bir şiir yazar. Şiir “biz üç küçük yıldızcıktık/ gökovadan yola çıktık/ bengiyıldızı bulmaya” diye başlar, “biz üç fidan boylu gençtik/zulme zindana dirençtik/ bengisevinç olunmaya/ karanlık katletti bizi/ üçtük bengiletti bizi/ kendisini yok kılmaya” dizeleriyle biter.

Kızılay’dan Maltepe’ye doğru yola çıkalım. Koç Öğrenci Yurdu’nun karşısında bir sokak görürüz. O sokağın ismi Yükseliş’tir. Sokağın sonunda Gazi Mühendislik binası bulunur. Yükseliş ismi nereden icap etmiştir? Şimdi Gazi Mühendislik’in olduğu binada zamanında Yükseliş Mühendislik Mimarlık Yüksek Okulu vardı, okul özeldi. Birleşme, kamulaştırma, isim değişiklikleri derken bugünkü statüsüne ve ismine kavuştu. Hatta sokağın sol tarafında Yükseliş Koleji bulunuyordu. Üniversitenin aksine o aynı isimle varlığını sürdürdü.

İşte bu sokağın ismi zamanında Ovalıoğulları Sokak’tı. Burada bir ailenin yaşadığı acıyla karşı karşıyayız. ADMMA öğrencisi Sami Ovalıoğlu 29 Mart 1976’da okul yolunda faşistler tarafından ateşli silahla öldürüldü. Bu, ailenin yaşadığı ikinci acıydı. Abi Adil Ovalıoğlu 4 Haziran 1972’de içinde bulunduğu grup tarafından öldürülmüştü. Adil Ovalıoğlu “örgüt içi infazın” bilinen ilk kurbanıydı. Cinayet kamuoyunda “bavul/sandık cinayeti” olarak anılıyordu. Garbis Altınoğlu ismiyle anılan grup tarafından gerçekleştirildiği biliniyor. Grup Adil Ovalıoğlu’nu öldürüyor, cesedi parçalayıp bir sandığa ya da bavula koyuyor, polis bavulu taşıyan Banu Ergüder isimli Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin tavırlarından şüpheleniyor ve cinayet açığa çıkıyor. 

Biter mi, bitmiyor ne yazık ki. Aynur Sertbudak’ı unutmak ne mümkün. Aynur Sertbudak Ziraat Fakültesi öğrencisiydi. Tarih 10 Aralık 1976’ydı. Aynur birkaç arkadaşıyla okuldan çıktı ve dolmuşa bindi. Pencerenin kenarına oturdu. Katil Aynur’u hedef alarak dışarıdan ateş etti. Gencecik bir çocuk orada can verdi. O yıllarda Dikimevi-Bahçeli ile Çankaya-Aydınlıkevler arasında taksiden bozma dolmuşların çalıştığı hatlar vardı. Hatırladığım, Günaydın gazetesindeki haberde bir de fotoğraf yer alıyordu. Aynur arka sırada cam kenarındaydı, başı yana doğru cama yaslıydı. Katil kapıyı açıp mı ateş etmişti yoksa camın arkasından mı hatırlamıyorum. Ankara Belediyesi okuluna yakın bir sokağa ismini verdi. Şimdi Altındağ Kaftan Sokak’ta Aynur Sertbudak tabelası vardı. Baktım, kısacık bir sokak, ömrü gibi kısacık.

Arkadaşlarımızın isimleri sokaklara Ali Dinçer ya da Vedat Dalokay dönemlerinde verildi. Hangi dönemde olduğunu bilmiyorum, kayıt yok. Lakin 12 Eylül döneminde değiştirildiği biliniyor, 1982’de. 

Evet yazı uzadı. Necdet Bulut, Orhan Yavuz, Bedrettin Cömert, İmran Öktem, Bayram Çıtak sokakları vardı Ankara’da; Ergun Ataca Parkı ve Çeşmesi vardı. Belki daha başkaları da olabilir. Hepsini aktarmaya çalışır, hafızalarımızı tazeler, bu vesileyle arkadaşlarımızı yâd edebiliriz. 

Uğur Mumcu ya da İlhan Selçuk Ankara’daki sokak ve cadde isimlerinin öylesine verilmediğini, birbirini kesen, birbirine paralel uzayan, birbirine çıkan sokak ve caddelerden hareketle kurtuluş ve kuruluş döneminin hassasiyetlerinin resmedildiğini yazmıştı bir ara. Yukarıda sıralananlar da devrimci hareketin tarihinin ve Ankara’nın arkadaşlarımıza kucak açtığının resmedilmesi yerine geçsin.

Ne diyelim bir gün isimlerini bu ülkenin en güzel yerine altın harflerle yazmak umuduyla…

Bitiş yine şiirle olsun:

“Sevdiğim çiçek adları gibi/ sevdiğim sokak adları gibi/ bütün sevdiklerimin adları gibi/ adınız geliyor aklıma.”

İnönü Alpat

İnönü Alpat

Diğer içerikler

“Sünnet değil farzdır Cumhuriyet”
Yazı

“Sünnet değil farzdır Cumhuriyet”

İnönü Alpat
27 Temmuz 2025
IDEF 2025: ‘Milli gururumuzu’ hangi emperyalist şirketler okşuyor?
Yazı

IDEF 2025: ‘Milli gururumuzu’ hangi emperyalist şirketler okşuyor?

Erkin Öncan
24 Temmuz 2025
Amerikan askerleri, birkaç gün içinde paraşütle Kayseri’ye inecek
Yazı

Amerikan askerleri, birkaç gün içinde paraşütle Kayseri’ye inecek

Erkin Öncan
17 Temmuz 2025
Karşı devrimcinin karşı devrimciye darbesi
Yazı

Karşı devrimcinin karşı devrimciye darbesi

ideo
17 Temmuz 2025
Afgan bozkırlarının “maharetli çocuğundan” ChatGPT’ye: Dijital ekonomi ve Trump 2.0’a bakış
Yazı

Afgan bozkırlarının “maharetli çocuğundan” ChatGPT’ye: Dijital ekonomi ve Trump 2.0’a bakış

Emre Köse
17 Temmuz 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Yazı
  • Künye

© 2024 ideo