Yeni bir usûl bulundu. Buna göre Genelkurmay Başkanlığı artık TSK içindeki en yüksek mevkiyi temsil etmiyor. Şimdi Genelkurmay’ın üstünde bir mertebe var: Milli Savunma Bakanlığı. Subayların sırasıyla tuğgenerallikten korgeneralliğe, kor’luktan da orgeneralliğe yükselmeleri gibi, gelecekte MSB yapılacak bir general de bundan böyle önce ordu komutanlığına, ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, oradan Genelkurmay Başkanlığı’na ve en sonunda Milli Savunma Bakanlığı’na yükselecek.
Sorun ise şurada: Söz konusu generalin MSB için uygun bir aday olduğuna hangi aşamada karar verilecek? AKP’nin kendisi hakkında vereceği kararın ardından mı Kara Kuvvetleri Komutanı ya da Genelkurmay Başkanı yapılacak yoksa farklı bir mekanizma mı işleyecek? Bunlar, AKP’nin kritik meselelerdeki yasal düzenlemelerinde olduğu üzere, belirsiz bırakılmış durumda.
Ama yine de bu durumun, geçmişte YAŞ toplantılarında zımni olarak yapılan seçimlerin ve atamaların artık aşikar biçimde yapılacakları anlamına geleceğini yazmakta bir sakınca yok. Öyleyse asıl soru şu olmalıdır: Bir partili ya da siyasi parti üyesi subaylar devrine mi giriyoruz? Bu ifadeyle şunu kastediyoruz: Eğer YAŞ toplantılarında terfi edecek subayların en son hedefleri doğrudan bir siyasi partiyle ve hükümet erkiyle ilişkili Milli Savunma Bakanlığı ise, bu hedefin doğal sonucunun partili generaller olması gerektiği kabul edilmelidir.
Nihayetinde TSK’deki her subay, ordudaki en yüksek mevkiyi ister. Bu, eşyanın ve subay olmanın tabiatı gereğidir. Şu halde TSK’de yetişen subayların nihai hedefi bir siyasi partiyle el ele yürütme erkinde yer almak ve onunla birlikte hükümet etmek olacak ise, bu hedefin bir siyasi parti mensubiyeti ihtiyacı doğurması gerekmez mi? Bu, ulaşılmak istenen hedefin doğal bir sonucu değil midir? Üstelik KHK’ler ile getirilen ordu atama ve terfi düzeninde, terfiler konusundaki yetki siyasi parti temsilcilerine, başka deyişle Milli Savunma Bakanına ve Cumhurbaşkanı’na verilmiş bulunuyor. Buna göre, subayların siyasi parti mensubiyetlerinin terfileri ve atamalarında önem arz etmesi beklendik bir gelişme olacaktır.
Peki, subayların bir siyasi partiye, AKP’ye mensubiyetlerinin yolu açılmış ise; bu, subayların siyasi parti üyeliği yasağının fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelmez mi? Herhalde mesele bu olmalıdır. Dolayısıyla karşımızda tablo açıktır: TSK yeni AKP rejiminde “partili generaller” dönemine girmiş bulunmaktadır. Asıl soru ise kanımızca şudur: Bu dönem tek partili mi olacaktır yoksa çok partili mi?