Pazartesi, Haziran 16, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Çözüm neden sosyalizmde?

Deniz Ali Gür Deniz Ali Gür
14 Haziran 2025
Editörün Seçtikleri, Yazı
Çözüm neden sosyalizmde?

“Bana göre bugünkü haliyle kapitalist toplumun ekonomik anarşisi, kötülüğün gerçek kaynağı.”

Bu sözler, dahi fizikçi Albert Einstein’a ait. Yayın hayatını halen sürdüren Marksist dergi Monthly Review’in Mayıs 1949 tarihli ilk sayısına yazdığı “Neden sosyalizm?” başlıklı makalede aydın ufku ve sorumluluğunun gereği olarak, sosyalizm tartışmasının ekonomi ve topluma dair uzmanlığı olanlarla sınırlı kalamayacağını, sosyalizmi savunmanın ahlaki ve siyasi bir zorunluluk olduğunu derli toplu anlatıyordu.

Bu durum günümüz Türkiye’sinde de geçerli. Ülkemizin içinde bulunduğu durumu anlık fotoğrafa doğrudan yansıyan “hukuk tanımazlık ve baskı” olgusunun kaynağını irdeleyerek ele almak yeterli.

Yoksulluk, bağımlılık, gericilik…

19 Mart itibarıyla başlayan halk hareketini ele alalım. Hareketi tetikleyen, karşı-devrim iktidarının siyasal alanı daraltmaya yönelik hukuksuz operasyonlarının seçme-seçilme hakkının fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelecek bir eşiğe dayanması oldu. Peki karşı-devrim iktidarı neden bu düzeyde bir hamleye ihtiyaç duydu ve bu kural tanımaz yönetim tarzının maddi zemini ne?

AKP öncelikle kapitalist sistemin geldiği noktada çıkış yolu olarak sermayenin her tür engelden azade egemenliğine dayalı bir iktidar modeli öneriyor. Üstelik toplumsal desteğindeki erimeyi durdurmanın gereği olarak siyasal alanı daraltmaya ve bu işlem sırasında kanun, kural, kurum tanımadan hareket etmeye mecbur. Bunun nedeni ise hem ekonomik tıkanıklık hem de kapsamlı bir siyasal-ideolojik çerçeve yoksunluğundan muzdarip olan sermaye egemenliğinin ölçüsüz bir yağma ve sömürü artışına mecbur olması, bu politikanın doğası gereği kural tanımazlığı ve halkın devre dışı bırakılmasını öngörmesi. Bu politikayı bizzat uygulayan iktidarın toplumsal desteğinin erimeye mahkum olması, siyasal alanın daraltılmasını aynı zamanda söz konusu iktidarın öznel ihtiyacı haline getiriyor.

Yoksullaşmadan muzdaripsek, nedeni sermayenin sonsuz sömürü ve yağmaya dayalı egemenliği. Yoksullaşmanın siyasal alanda karşı-devrimci çıktıları oluyorsa nedeni sermaye düzeninin devamlılığının siyasal alandaki gerekleri. Bağımlılık ilişkileri nedeniyle madenlerimize, doğal varlıklarımıza, limanlarımıza yabancı patronlar çöküyorsa nedeni emperyalist-kapitalist sistemin mevcut hiyerarşisinde Türkiye’ye biçilen rolün bundan fazlasını vadetmiyor olması. Karşı-devrim iktidarı sistemin ülkemize biçtiği rolü hevesle oynamak adına Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, Doğu Avrupa’da, doğu sınırımız ve Kafkaslarda ateşle oynuyor, Türkiye’yi hem çok vahim suçlara ortak ediyor hem de göçmen sorunu dahil pek çok sosyal sorun ve güvenlik riskini kangren haline getiriyorsa bunların nedeni de kapitalist sistemin gereklerinden başka bir şey değil.

Sorunun kaynağı belliyse, çözüm de bu kaynağın panzehri ne ise odur. Sorun sermaye egemenliği yani kapitalizmse, çözüm de elbette işçi sınıfının iktidarı yani sosyalizmdir.

Sosyalizmin çözümü ne?

Herhangi bir politik sorunda en somut ayrıntılar tamamen masa başında netleştirilemez. Netlik hayatın akışında, sınıflar arası mücadelenin kanlı canlı seyrinde netleşir. Yine de sosyalizmin Türkiye’nin belli başlı sorunlarının çözümüne dair net bir çerçeveye sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Yoksullaşmanın kaynağı İngiliz Mehmet’in kemer sıkma dayatmasına mecbur olan sermaye egemenliğiyse, çözüm de özelleştirme yağmasından başlanılarak tüm büyük işletmelerin devletleştirilmesinden, yani üretim araçlarının mülkiyetinin devletleştirilmesinden geçer. Emekçilerin alın teriyle üretilen değerler bir avuç para babasınca gasbedilmediği takdirde zenginlik toplumun geneline pay edilir, gerek maaşlara gerekse eğitim, sağlık, konut, altyapı, çevre temizliği gibi halkın yaşam koşullarını doğrudan iyileştiren alanlara yansır. Örneğin Türkiye’nin en büyük işletmesi TÜPRAŞ, 2006’da 4 yıllık karına eşit bir bedelle Koç Holding’e peşkeş çekildi. Sadece TÜPRAŞ’ta basit bir hesapla “masrafın çıkarıldığı” 2010’dan bu yana Koç ailesine aktarılan servet eskiden olduğu gibi Hazine’ye aktarılsa bu kaynakla neler yapılabilirdi?

Yine sosyalist düzenin olmazsa olmazı olan planlı ekonomiye geçildiğinde sermaye grupları arasındaki rekabet nedeniyle çarçur edilen kaynaklar tek merkezden, tamamı halkın yararına harcanmak üzere yönetilir. Türkiye’yi ileri teknolojilerde dışa bağımlılıktan kurtaracak bir kalkınma planı yapmak mümkün olur. Para babalarının lüks tüketimi için israf edilen kaynaklar verimliliği ve emekçilerin yaşam kalitesini eş zamanlı artırmak üzere harcanır. Temel ihtiyaç olan ürün ve hizmetler erişilebilir hale gelir. Et-süt tüketimi, su ve elektrik faturası, barınılacak dört duvar ve bir tavan edinmek için fahiş bedeller ödenmez. İşsizlik ortadan kaldırılacağı, çalışma yaşındaki tüm yurttaşlara yeteneklerine uygun bir işte çalışma olanağı sağlanacağı için ülkenin insan kaynağı da verimli kullanılır, toplam zenginlik artarak daha adil paylaşılırken çalışma saatleri de düşer.

Sosyalist Türkiye, dış dünyada da onurlu ilişkiler kuran Türkiye’dir. “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini günümüz koşulları ve sosyalist değerler temelinde yeniden tanımlar, kendi egemenlik hakkına yönelik herhangi bir ihlali kabul etmezken diğer halkların egemenliğine de göz dikmez. Suriye ya da bir başka bölge ülkesinin cihatçı katil şebekelerinin cirit attığı yerler haline getirilmesine direnç gösterir, bu suça ortak olmak bir yana, ortak tehditlere karşı bölge ülkeleriyle dayanışma geliştirir. NATO’dan çıkar, İncirlik ve Kürecik’teki Amerikan üslerine el koyarak buraların İran ya da bir başka bölge ülkesine karşı kullanılması ayıbına son verir. Filistin halkının haklı direnişine hamasetin çok ötesinde destek verir, katil İsrail’in petrolden çeliğe katliamları sürdürmek ihtiyaç duyduğu ürünlerin tedariki gibi bir suç ortaklığına tenezzül etmez.

Örgütlü halkın gücü

Tüm bunlar pek çoklarına hayal gibi geliyor. Fikir güzel olsa da gerçek hayatta karşılık bulmayacağı, insan doğasına uygun olmayacağı, kuyruğuna basılan yerli-yabancı para babaları ile emperyalist merkezlerin saldırılarına karşı ayakta kalınamayacağı düşünülüyor. Söz konusu odaklardan gelecek saldırılarının ciddi bir tehdit oluşturacağı doğru olsa da bu konu günümüz güç dengeleri ve halkın örgütlülük düzeyinin düşüklüğü mutlak kabul edilerek tartışılamaz.

Örgütsüzlük sorunu aşılabilir, halk örgütlü hale getirilebilir. Örgütlü halk, pek çok tehdidi bertaraf edecek güçtür. Sosyalizm, emekçi halkın örgütlü gücüne dayanır. Türkiye’de halkın örgütsüzlüğü, sermaye egemenliğinin devamlılığı için on yıllarca süren operasyonların ürünü olmuştur ve yine sosyalist mücadelenin yükseltilmesi ile aşılacaktır.

Tarikatları, partileri, çeteleriyle dinci gericiliği ele alalım. Cumhuriyet’in temellerine düşman olan bu yapılar, Cumhuriyet mirasının devrimci unsurlarını tehlikeli bulan sermaye sınıfınca palazlandırıldı. Fethullah Gülen dahil sayısız gericinin Komünizmle Mücadele Derneklerinde ve türevi yapılanmalarda boy göstermiş olması tesadüf değildi. Yobazlar, Cumhuriyet’e bir devrimci atılım olduğu için düşmandı ve yaşadıkları çağda devrimciliğin en ileri kolu olan sosyalist harekete karşı koçbaşı olmak onların varlık nedeniydi.

Toplumsal ilerleme, ancak kavgayla mümkün. Çıkarı eşitlikten, özgürlükten, aydınlıktan, ilerlemeden yana olan toplumsal kuvvetlerin örgütlü hale getirilmesinin, kendisini bir iktidar alternatifi ve devamında iktidar organı olarak örgütlemesinin ürünü olabilir. İnsanlık tarihi boyunca böyle olmuştur, Türkiye’de de böyledir.

Cumhuriyet böyle bir deneyimdi. En az Tanzimat’a kadar uzatılabilecek ve Jön Türk deneyimiyle zenginleşmiş bir modernleşme birikiminin üzerinde yükselen, kurtuluş ve kuruluş uğraklarıyla örgütlenmiş bir devrimci atılımdı. Bağımsızlık ve ilerlemeden yana bir devrimci iradenin önderliğine dayandı, kuzeyindeki büyük devrimci atılımdan, ilk işçi sınıfı devleti Sovyetlerden de güç ve kısmen ilham aldı. Meclis kelimesinin Rusçası olan Sovyet tipi örgütlenmeden ilham alınarak memleketin dört yanında toplanan şuralar ve kongrelere dayalı merkezi bir iktidar odağı oluşturdu. İşgali böyle yendi, saltanat ve hilafeti böyle yıktı. Lozan’da, Montrö’de egemenliğini tescil ettirirken komşusu Sovyetler Birliği’nin dostluğuyla elini güçlendirdi.

Türkiye’de sosyalizm Cumhuriyet’in ilerici ve devrimci müktesebatının mantıksal sınırına taşınmasının, onun bir burjuva devrimi olmaktan gelen sınıfsal niteliğinin zaaflarından arındırılmasının adı oldu. Köy Enstitülüler, DP diktatörlüğüne direnen gençlik hareketi, 1961 Anayasası’nın kurduğu zemini en ileri noktaya doğru zorlamak için mücadele eden aydınlar Cumhuriyet’in eseriydi, Cumhuriyet’ten sosyalizme uzanan yolu açan devrimcilerdi. DP’si, AP’si, TMTB’si, ırkçı-Turancı güruhları, ABD’nin “bizim çocuklar” dediği 12 Eylülcüleriyle düzen cephesi devrimcileri bunun için hedef aldı.

Yeniden halkın egemen olduğu, ilerici değerlerin temel alındığı bir Cumhuriyet istiyorsak bunun da sosyalizmden başka yolu yok. Cumhuriyet için toparlanacağız, sosyalizm için örgütleneceğiz. Her şeyi kendimizden bekleyeceğiz.

Deniz Ali Gür

Deniz Ali Gür

Diğer içerikler

Devrimci siyaset üzerine
Editörün Seçtikleri

Devrimci siyaset üzerine

Özgür Tekin
11 Haziran 2025
Halk hareketi sona mı erdi?
Editörün Seçtikleri

Halk hareketi sona mı erdi?

Ercan Bölükbaşı
14 Haziran 2025
‘Anti-küreselcilik’ ve ‘Anti-emperyalizm’
Editörün Seçtikleri

‘Anti-küreselcilik’ ve ‘Anti-emperyalizm’

Erkin Öncan
9 Haziran 2025
Halk hareketi ve görevlerimiz
Manşet

Halk hareketi ve görevlerimiz

Ercan Bölükbaşı
14 Haziran 2025
75. yılında NATO: Emperyalist saldırganlık sürüyor
Dünya

75. yılında NATO: Emperyalist saldırganlık sürüyor

Erkin Öncan
4 Nisan 2024
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

Takipte kalın

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

© 2024 ideo