Pazartesi, Haziran 30, 2025
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
ideo
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
No Result
View All Result
ideo
No Result
View All Result

Mirasın ötesi: Devlet, mülkiyet ve yurttaşlığın tasfiyesi

Sine Gençaslan Sine Gençaslan
30 Haziran 2025
Türkiye
Mirasın ötesi: Devlet, mülkiyet ve yurttaşlığın tasfiyesi

Bu düzene karşı yalnızca hukuki değil, sınıfsal ve siyasal bir itiraz geliştirilmelidir. Arabuluculuk süreçleri, kamusal denetim altına alınmalı; taraflar arasında ekonomik ve sosyal eşitlik sağlanmadan bu tür mekanizmaların devreye sokulmasına izin verilmemelidir.

Kasım 2024’te yayımlanan 2024/5 sayılı Adalet Bakanlığı Genelgesi, 19 Haziran 2025’te uygulamanın başlayacağını belirten haberler sonrası kadınların ve haklarını bilemeyecek durumda olan yurttaşların mahkeme dışı yollarla miras haklarının elinden alınmasının yolunun açıldığına dair tartışma doğurdu. Genelgeye konu düzenleme 05.04.2023 tarihli ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7445 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında yürürlüğe girmişti.

Söz konusu “torba kanunla” Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen maddelerle birlikte taşınmazın devrine ve taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak (oturma hakkı vb) kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar ile taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar arabuluculuk kapsamına alınmış; arabuluculuk anlaşma belgesinin taraflarından birinin arabuluculuk anlaşma belgesine dayanarak tapu müdürlüğünden tescil talebinde bulunabilmesinin önü açılmıştı. 

Yani tapu işlemlerini ve miras uyuşmazlıklarını ilgilendiren bu düzenleme ile birlikte, ortaklığın giderilmesi davalarında mahkeme kararı olmadan, yalnızca arabuluculuk antlaşmalarıyla tapuda işlem yapılabileceği öngörülüyor. Tapuya güvenin esas olduğu, taşınmaz devrinin konunun önemi gereği sıkı şekil şartlarına bağlandığı hukuk sistemimizde bu ilke tapu güvenliği ilkesini sarsacak nitelikte ve kötüye kullanıma oldukça açık. Ayrıca bu düzenleme Anayasa’ya ve normlar hiyerarşisine aykırı: Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesini ifade eden 10. Maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun mirasa ilişkin açık hükümleri yok sayılarak, idari bir genelgeyle kanuna aykırı sonuçlar elde edilebilmesinin önü açılıyor. 

Sürecin yargısal denetimi Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu gereği anlaşmaya ilişkin mahkeme önünde icra edilebilirlik şerhi alınmasıyla sınırlı olacak. Anlaşmanın hangi koşullarda kurulduğu, tarafların hile ve hatasının bulunup bulunmadığı gibi konular ayrı bir dava ile ileri sürülmediği müddetçe yargılama konusu değil. Bu yönüyle söz konusu genelge, yalnızca bir hukuk ihlali değil, doğrudan siyasal bir adımdır.

Zira taşınmaz mülkiyetinin paylaşımına dair, miras ilişkisinin tasfiyesine dair ilişkilerde ülkemizde genel olarak eşitsizliğe ve baskıya maruz kalan kadınlar ve sözde hukuki ilişkiler içinde haklarını bilemeyecek durumda olan yurttaşlar sömürüye açık hale gelmektedir. Arabuluculuk da hukuk sistemimizde, zayıf olanın korunduğu bir mekanizma halinde değil zayıf olanın zayıflığından daha kolay yararlanılabilmesinin bir aracı halinde işlemekte. Bu durum örneğin arabuluculuğun en yaygın uygulama alanı bulduğu iş hukuku uyuşmazlıklarında kendini gösteriyor. Kamu görevi yapan arabulucuların ihtiyari arabuluculukta işverenlerin anlaşmalı arabulucusu olarak çalıştığı, işçilerin en iyi ihtimalle haklarının çeyreğini alarak masadan ayrıldığı ve usulsüz süreçler sonunda hukuki sonuçlarını öngöremeyecekleri bir dava açma yasağıyla karşı karşıya kaldığı herkesçe bilinen bir durum. Yine hukuken zayıf ve güçlü arasında bir ilişki olarak kabul edilen kira uyuşmazlıklarının dava şartı arabuluculuğa tabi kılınması uygulamada benzer sonuçlar yarattı ve mahkemeler önüne giden uyuşmazlıkların sayısında da anlamlı bir düşüş yaratmadı. 

Tartışma yaratan kanun değişikliği ve genelge ile arabuluculuk yoluyla miras paylaşımı usulü getirmek de, benzer şekilde süreci mahkemelerin ve devletin denetiminden çıkarmak ve yurttaşların haklarını eşitsizliğin olağanlaştırıldığı bir pazarlık zeminine terk etmek anlamına gelmektedir. Böylece devlet, kamusal sorumluluktan çekilmekte; yurttaşları hak arama yerine rıza göstermeye zorlayan bir yapıya bürünmektedir. Bu durum iktidarın yıllardır arabuluculuğa elverişli olmayan aile hukuku uyuşmazlıklarını arabuluculuğa tabii kılmak konusunda fırsat kollaması, şiddet içeren uyuşmazlıklarda arabuluculuğu ve uzlaştırmayı yasaklayan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve değişikliğin yandaş basında ısrarla teknik bir düzenlemeden öte aile içi sorunları çözecek bir “devrim” olarak lanse edilmesi bir arada değerlendirildiğinde yapılan bu düzenlemenin iyi niyetli olduğunun varsayılması mümkün görünmüyor. 

Görünüşte hızlı ve uzlaşmacı bir çözüm sunan bu model, özünde kamusal adalet mekanizmalarının tasfiyesini, hak arama yollarının daraltılmasını ve mirastan pay alma hakkının sessizce tasfiye edilmesini hedefliyor. Miras, bu bağlamda yalnızca bir mal paylaşımı değil; özel mülkiyetin, sınıf ilişkilerinin ve yurttaşlığın nasıl yeniden tanımlandığını gösteren bir eşik olarak karşımıza çıkıyor.

Kadınlar için bir geri adım, toplum için bir gösterge

Miras hukuku, tarihsel olarak özel mülkiyetin sınırsız devrini engelleyen az sayıdaki yasal araçtan biridir. Bu yasa biçimi bireysel servetin kuşaktan kuşağa kontrolsüzce aktarılmasını sınırlandırarak, sermaye birikiminin mutlak hâkimiyetini zayıflatan kısıtlayıcı bir işleve sahiptir. Dolayısıyla bugünkü miras rejimi, her şeye rağmen mülkiyetin toplumsallaşmasına değilse bile, en azından mutlaklaşmasına fren koyan bir eşik niteliği taşır. Ne var ki Türkiye’deki siyasal ve hukuki düzen, bu oldukça sınırlı eşitlik mekanizmasını bile büyük mülk sahipleri lehine yeniden şekillendirmeye girişmiş durumda. 

Yeni düzenleme ile birlikte arabuluculuğun devreye sokulması, mirasın paylaşım sürecini kamusal bir yargı alanından çıkararak, özel alanda çözülen bir uzlaşıya indirgemeyi hedefliyor. Oysa uzlaşma, taraflar arasında eşitlik varsa anlam taşır. Türkiye’de kadınların yalnızca üçte biri kayıtlı istihdamda; milyonlarca kadın sosyal güvenceden yoksun, ev içi emekle sınırlı bir yaşam sürüyor. Kırsalda hâlâ yüksek olan okuryazarlık sorunları, ekonomik bağımlılık ve aile içi baskı koşulları göz önüne alındığında, bu kadınların arabuluculuk masasına “özgür irade”yle oturduğunu varsaymak, gerçeği inkâr etmektir. Özellikle ileri yaştaki, ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınlar arabuluculuk süreçlerine çoğu zaman baskı altında katılıyor; yeterince bilgilendirilmeden imza atıyor ve sonunda miras paylarından vazgeçiyorlar. Bu süreçlerin sonunda kadınların elinde ne ev kalıyor, ne toprak, ne de hak. 

Ama mesele yalnızca kadınlarla sınırlı değil. Türkiye’de miras, yıllardır bastırılmış aile içi gerilimlerin, adaletsizliklerin ve sınıfsal yarılmaların biriktiği alanlardan biri. Arabuluculuk bu çatışmaları çözmek için değil, üzerini örtmek için devreye sokuluyor. Emekçilerin ellerinde avuçlarındaki bir avuç birikimlerine de göz dikiliyor. Devlet ise bu süreçte geri çekilen, sorumluluğu kişilere bırakan bir seyirciye dönüşüyor. Bu da bize açıkça şunu gösteriyor: Türkiye’de devletin geri çekildiği her alanda eşitsizlik, artık tesadüfi değil, sistematik bir norm haline geliyor. Ve bu norm, yalnızca kadınları değil, tüm emekçi kesimlerini dışarda bırakıyor.

Hak aramanın geri çekilişi, yurttaşlığın tasfiyesi

Arabuluculuk modeli, yalnızca özel bir paylaşım sorununa dair teknik bir çözüm değil; Türkiye’de devletin yurttaşla kurduğu ilişki biçiminde yaşanan dönüşümün parçası. Bu model, yalnızca yargının hızlandırılması değil, kamusal hak arama zemininin özel alanlara itilmesi anlamına da geliyor. Yani artık mahkemelere değil, aile büyüklerinin onayına; hukuki güvencelere değil, “rızaya dayalı çözüm”e; eşitliğe değil, iç huzura çağıran gerici bir hukuk anlayışı dayatılıyor.

Devletin, adaletin taşıyıcısı olma iddiasını geri çekmesiyle, yurttaşlık yalnızca hukuken değil, siyasi olarak da çözülmeye başlıyor. Çünkü hak, yalnızca yasal bir kategori değil; toplumsal varlık iddiasının da kurucu zemini. Hakkını arayamayan, kamusal alanın aktif bir parçası olamayan birey, yurttaşlıktan düşer. Yerine ne geçer? Sessizlik, itaat ve informal “çözüm yolları”.

Bugün Türkiye’de artan şiddet olayları, suç örgütlerinin görünürleşmesi, rızaya değil güce dayalı ilişkilerin toplumu kuşatması, yalnızca bir güvenlik krizinin değil; hukuk dışılaşmanın bir belirtisi. Adaletin alanı daraldıkça, yerine geçici çözümler, kişisel bağlantılar, mafyatik düzenlemeler ikame ediliyor. Yurttaşlık ise bir haklar bütününden çok, bir ayrıcalık meselesine dönüşüyor: bazıları adalete erişebiliyor, bazıları ise “anlaşmak zorunda” kalıyor.

Bu masa bir hak masası değil, mülkiyetin tekelleşme masasıdır

Miras paylaşımı için kurulan bu yeni masa, adaletin, eşitliğin ya da hakkaniyetin değil; mülkiyetin düzenli ve çatışmasız aktarımını sağlamaya odaklanmış bir araçtır. Devletin bu sürece arabuluculuk yoluyla müdahalesi, sınıfsal bir tercihin ürünüdür: Toplumsal talepleri bahane etmesine karşın, esasında mülkiyet ilişkilerini korumayı esas alan bir hukuki ve siyasi yaklaşımın ifadesidir.

Arabuluculuk, aile içi sorunları gerçekten çözmenin değil, eşitliğin kırıntısının bile yok edilmesinin aracıdır. Devletin yargı mekanizmasından çekilip taraflara “anlaşın” demesi, adaletin değil sorumluluktan kaçışın ifadesidir. Miras sisteminin mevcut hali bile özel mülkiyeti kısmen sınırlayan, en azından mirasçılar arasında eşitliği koruyan bir çerçeve sunarken, şimdi bu çerçevenin bile delinmesine zemin hazırlanmaktadır. 

Hukuki olmayan yönetmelik, yalnızca kadınların haklarını değil, geniş halk kesimlerinin kamusal adaletle kurduğu bağı da zayıflatmaktadır. Herkesin kendi başına bırakılması, hak aramanın “sorun çıkarmak” olarak damgalanması, yurttaşlığı yalnızca biçimsel bir statüye indirgemektedir. Miras masası, bu dönüşümün en net örneklerinden biridir: O masada hukuk yoktur, güç konuşur.

Peki ne yapılmalı?

Bu düzene karşı yalnızca hukuki değil, sınıfsal ve siyasal bir itiraz geliştirilmelidir. Arabuluculuk süreçleri, kamusal denetim altına alınmalı; taraflar arasında ekonomik ve sosyal eşitlik sağlanmadan bu tür mekanizmaların devreye sokulmasına izin verilmemelidir. Başta üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti olmak üzere halkın mülkiyet hakkı gerçek anlamda güvence altına alınmalı, devletin yargıdan çekildiği her alanda sınıf karşıtlığı açıkça teşhir edilmelidir.

Bu masa devrilmelidir. Yerine, emeğin, hakkın ve eşitliğin konuşulduğu bir toplumsal düzen kurulmalıdır.

Referanslar

Çevre, T., İklim, V., Bakanliği, D., Ve, T., Genel, K., Tapu, M., & Başkanlığı, D. (n.d.). Retrieved June 23, 2025, from https://www.tkgm.gov.tr/sites/default/files/2024-12/Tapu%20Sicilinde%20Arabuluculuk%20Uygulamalar%C4%B1%20Genelgesi.pdf 

Erkin Öncan. (2025, June 17). “Keko terörü” söylemiyle gizlenen gerçek: Mafya, turizm, emperyalizm. Ideo. https://ideo.org.tr/keko-teroru-soylemiyle-gizlenen-gercek-mafya-turizm-emperyalizm/ 

TÜİK Kurumsal. (2024). Tuik.gov.tr. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2024-54076 

TÜİK Kurumsal. (2025). Tuik.gov.tr. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ulusal-Egitim-Istatistikleri-2023-53444

Sine Gençaslan

Sine Gençaslan

Diğer içerikler

Musikiyle masumiyet denemeleri: Cerrahi tarikatının kısa tarihi
Türkiye

Musikiyle masumiyet denemeleri: Cerrahi tarikatının kısa tarihi

ideo
30 Haziran 2025
Bir haberin anatomisi: “Genç çalışanlar patronlardan ne istiyor?”
Türkiye

Bir haberin anatomisi: “Genç çalışanlar patronlardan ne istiyor?”

Serkan Yücel
30 Haziran 2025
12 Mart ve haşhaş yasağı: Uyuşturucuyla mücadele adı altında Amerikan çıkarları 
Türkiye

12 Mart ve haşhaş yasağı: Uyuşturucuyla mücadele adı altında Amerikan çıkarları 

ideo
30 Haziran 2025
HÜDA-PAR’dan “Dini Değerlere Hakaret” için yeni ceza teklifi
Türkiye

HÜDA-PAR’dan “Dini Değerlere Hakaret” için yeni ceza teklifi

ideo
28 Haziran 2025
H.K.G davası usulden döndü: Yargı, tarikatçıları aklamak için kolları sıvadı
Türkiye

H.K.G davası usulden döndü: Yargı, tarikatçıları aklamak için kolları sıvadı

ideo
26 Haziran 2025
ideo

© 2024 ideo

  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

Takipte kalın

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Türkiye
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kültür-Sanat
  • Söyleşi
  • Künye

© 2024 ideo