Türk işçiler grevde, Ruslar ise maaşlarını bekliyor. Akkuyu Nükleer Santrali’nde uluslararası işgücü arasında dikkat çekici bir eşitsizlik yaşanıyor.
Ulaşcan Ergin
Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) inşaatında çalışan Rus işçilerin yaklaşık iki aydır maaş alamadığı ortaya çıktı. Santralin Türk çalışanları ücret artışı ve çalışma koşulları nedeniyle 15 Mart’ta başlattıkları grevi, 10 Temmuz’da yeniden alevlendirirken; Rus işçilerin ise aynı nedenlerle greve katılmadığı, sessiz bir şekilde ödeme bekledikleri bildirildi.
Rus basınına yansıyan bilgilere göre, Rosatom’a bağlı taşeron firmalar bünyesinde çalışan yüzlerce Rus işçi, Mayıs 2025’ten bu yana maaş ödemesi alamadı. Ancak bu durum, işçilerin herhangi bir toplu eylem ya da protesto başlatmasına neden olmadı. Bunun başlıca nedeni olarak, sözleşmelerdeki katı disiplin hükümleri, Türkiye’den ayrılma haklarının sınırlanması ve işten çıkarılma korkusu gösteriliyor.
“Biletlerimiz iptal edilebilir”
Rusya merkezli bağımsız yayınlar, işçilerin Türkiye’de adeta “kontrat mahkûmu” gibi çalıştırıldığını belirtiyor. İsmini vermek istemeyen bir kaynak, “Geri dönmek istesek bile biletimiz iptal edilebilir. İşten çıkarsak hiçbir hakkımız kalmaz. O yüzden sessiz kalıyoruz” ifadelerini kullandı.
Türk işçiler yeniden grevde
Öte yandan, santralde görev yapan Türk işçiler, 15 Mart’ta zam yapılmaması nedeniyle iş bırakmış; taleplerinin karşılanmaması üzerine 10 Temmuz’da yeniden greve gitmişti. İşçiler, zamlı ücretler ödenene kadar işe dönmeyeceklerini duyurdu. Aynı zamanda barınma, yemek ve hijyen koşullarının da yetersiz olduğunu belirterek tepkilerini sosyal medya ve basın aracılığıyla dile getirdiler.
Eşit olmayan haklar, aynı sahada emek
Santraldeki iki ayrı işçi grubunun aynı sorunlara maruz kalmasına rağmen çok farklı tepkiler verebilmesi, iş gücü içinde yapısal bir eşitsizlik olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar, Rus işçilerin sessizliğinin gönüllü değil, sistematik bir baskının sonucu olduğuna dikkat çekiyor.
Uluslararası işçi hakları örgütleri, Akkuyu’daki durumu “endişe verici” olarak değerlendiriyor ve hem Türk hem de Rus işçilerin temel çalışma ve yaşam haklarına erişiminin sağlanması için çağrıda bulunuyor.