HÜDA-PAR’dan "Dini Değerlere Hakaret" için yeni ceza teklifi

HÜDA PAR’ın Meclis’e sunduğu dini değerlere hakaret yasa teklifi, laikliğe yönelik yeni bir saldırı girişimi. Zorunlu eğitime karşı tutumu, anayasanın değiştirilmez maddelerine yönelik çıkışları ve Hizbullahçı bağlantılarıyla parti, laikliği ayaklar altına almaya çalışan siyasal İslamcı çizginin güçlü bir temsilcisi olma iddiasını sürdürüyor.

Ekin Gözek

Geçtiğimiz günlerde Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR), Meclis’e yeni bir kanun teklifi sundu. Teklif, dini ve manevi değerlere hakaret eden kişilere yönelik cezaların artırılmasını, Türk Ceza Kanunu’na “Dini Değerlere Hakaret” başlıklı müstakil bir maddenin eklenmesini öngörüyor.¹

Hâlihazırda yürürlükte olan düzenlemelerde dini değerlere hakaret, genel hakaret suçunun nitelikli hâli olarak değerlendiriliyor ve bu durum ceza artırımına yol açıyor. Ancak HÜDA-PAR, bu suçun doğrudan ayrı bir başlık altında, özgün bir suç tipi olarak düzenlenmesini talep ediyor. Parti tarafından önerilen değişiklikle, şu an üst sınırı 3 yıl olan hakaret suçu, dini değerlere ilişkin olduğunda 5 yıla kadar çıkarılması isteniyor.

Gerici ajandalarını uyguluyorlar

Kadınlara ve toplumun dezavantajlı gruplarına yönelik açıklamaları ve yasa teklifleriyle sıklıkla gündeme gelen HÜDA PAR, kamuoyunda her defasında yoğun tepkilere neden oluyor. Daha önce LGBTİ+ bireyleri doğrudan hedef alan bir kanun teklifi de sunmuşlardı. Söz konusu teklifte, Türk Ceza Kanununa “biyolojik cinsiyet” kavramının eklenmesi, aynı biyolojik cinsiyetten kişilerin birlikte olmasının veya bu ilişkileri özendiren davranışların cezalandırılması, sinema ve reklam gibi mecralarda bu temaların işlenmesinin engellenmesi için RTÜK’e olağanüstü denetim yetkisi verilmesi öngörülmüştü.² Tasarıda ayrıca, “Cinsiyetsizleştirme veya cinsiyeti iptal faaliyetleri de dikkate alındığında evliliğe ve aile kurumuna zarar veren fiillerin suç olarak düzenlenmesi gerekmektedir” ifadeleriyle gerici bir yaklaşım açıkça savunulmuştu.

Laik eğitim düşmanlığı

HÜDA-PAR’ın kadınlara ve laikliğe yönelik düşmanlıkları bunlarla da sınırlı değil. Zorunlu eğitime karşı tutumuyla da tepki çekiyorlar. Bu yılın mart ayında yapılan bir açıklamada, “Zorunlu eğitim sistemi bireysel özgürlükleri kısıtlayan bir yapıya sahiptir. Öğrenciler ve veliler, eğitim sürecinde kendi tercihlerine uygun alternatif yolları seçme hakkından büyük ölçüde mahrum bırakılmaktadır” ifadelerine yer verilmişti.³

AKP iktidarı döneminde getirilen düzenlemelerle zaten hafızlık eğitimi almak isteyen çocukların örgün eğitimden ayrılmalarının yolu açılmış, 4+4+4 sistemiyle özellikle kız çocuklarının eğitimden ve toplumsal hayattan uzaklaştırılmasının önü açılmıştı. HÜDA PAR’ın bu açıklamaları, laik eğitim sisteminin siyasi iktidar eliyle aşındırılmasına verilen açık bir destek olarak görülebilir.

Anayasa tartışmalarında ilk adım

2014 yılında ilk kez yerel seçimlere katılan HÜDA-PAR, %0,2 oy oranı alarak herhangi bir belediye kazanamamıştı. 2015 genel seçimlerine katılmayan parti, 2017 Referandumunda “evet” oyu verilmesi yönünde çağrıda bulunmuş, sonraki seçimlerde de hep %1’in altında oy oranlarında kalmıştı. HÜDA-PAR, 2023 genel seçimlerinde AKP listelerinden Meclis’e dört milletvekili sokmayı başarmıştı. Hizbullah ile organik bağları uzun süredir konuşulan bu parti, bu iş birliğinin karşılığını yalnızca koltuklarla değil, yasa yapma süreçlerine doğrudan müdahale edebilme fırsatıyla da almış oldu.

HÜDA-PAR, Meclis’e girmesinin ardından ilk hamle olarak anayasa değişikliği tartışmalarını gündeme taşıdı. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim şekli, bayrağı ve başkentini güvence altına alan ilk üç maddeyi değiştirilmez kılan 4. maddenin kaldırılması gerektiğini açıkladı.⁴

Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özerkleştirilmesi, İslam ülkeleriyle daha sıkı iş birliği kurulması, Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme süreciyle kaldırılan İslami eğitim anlayışının yeniden hâkim kılınması ve “sekülerleşmenin dayattığı” evlilik dışı ilişkilerin cezalandırılması gibi düzenlemeler de parti tarafından önerildi.

Parti programında sıklıkla İslami referanslara yer verilmesi, HÜDA-PAR’ın Hizbullah ile olan bağları konusundaki tartışmalara kanıt niteliğinde. 2011 yılında Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinde yapılan değişiklikle Hizbullah davasında yargılanan bazı isimler serbest bırakılmış, bu sürecin hemen ardından 2012’de HÜDA-PAR kurulmuştu.

Mustazaf-Der ile ilişkisi

HÜDA PAR’ın geçmişine ilişkin en dikkat çeken noktalardan biri de 2004 yılında kurulan Mustazaf-Der ile olan bağlantısı. Silahlı eylemlerden yasal zemine geçiş sürecinde Hizbullah’ın etkisini sürdürdüğü bu dernek, 2012 yılında “Hizbullah’ın amaç ve faaliyetlerine hizmet ettiği” gerekçesiyle kapatıldı. Aynı yıl HÜDA-PAR kuruldu.

Partinin kurucu genel başkanı, Mustazaf-Der’in eski başkanı ve Hizbullah davasında sanıkların avukatlığını yapmış olan Mehmet Hüseyin Yılmaz’dı. Parti bünyesinde, Hizbullah davasında yargılanmış başka isimlerin de yer aldığı biliniyor.⁵

HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ise bir televizyon programında kendisine yöneltilen “Hizbullah size göre bir terör örgütü mü?” sorusunu, “Hizbullah Türkiye Cumhuriyeti’ne göre terör örgütü olabilir ama bana göre terör örgütü değil” şeklinde yanıtlamıştı.⁶

Temsil ettiği tehlike

Türkiye’de tarikatlar ve dini yapılanmalar, iktidar gücünü ve sermaye desteğini arkasına alarak her geçen gün daha da güçleniyor. Bu yapıların siyasal temsiliyeti, yalnızca kadınların değil tüm toplumun kazanımlarını tehdit eder halde. Bu tehlike de yalnızca HÜDA-PAR’la sınırlı değil. Saadet Partisi’nin baskısıyla Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarıldı, Yeniden Refah Partisi kadın milletvekili adayının görselini sansürleyerek siyasal alanı karanlığa boğdu, CHP içerisinden bazı isimler şeyhlerden icazet alma yoluna gitti.

Tüm bu örnekler, Türkiye siyasetinin ne denli gerici bir bataklığa sürüklendiğini gözler önüne seriyor. Dinci-gerici yapıların toplumsal yaşamı tehdit ettiği ortada. Bu tehditten kurtulmanın yolu da laik bir düzenin yeniden inşa edilmesinden geçiyor.

Notlar: