HÜDA-PAR’ın hedefinde bu sefer anaokulundaki çocuklar var

HÜDA-PAR’ın anaokullarında başörtüsü serbestisi talebinden Diyanet’in kadınların miras hakkına yönelik saldırılarına kadar uzanan çıkışlar, laik Cumhuriyetin kazanımlarını hedef alan bütünlüklü bir gerici programın parçası.

Ekin Gözek

Daha önce de sık sık gerici ve laiklik karşıtı açıklamalarıyla gündeme gelen Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR), bu kez okul öncesi ve ilkokul kıyafet yönetmeliğini hedef aldı. Yönetmelikte yer alan “okul içerisinde başı açık bulunur” hükmünün kaldırılmasını talep ettiler. Gerekçe olarak ise şu ifadeler kullanıldı: “Söz konusu hüküm, vatandaşlarımızın inanç özgürlüğünü baskılamayı amaçlayan; asimilasyoncu ve laikçi zihniyetin psikolojik baskısının halen devam ettiğini göstermektedir.”¹

Gerici teklifler bitmiyor

HÜDA-PAR için bu tür açıklamalar ve teklifler yeni değil. Partinin geçmişteki çıkışları da laiklik, cumhuriyet değerleri, bilimsel eğitim ve özellikle kadın haklarını hedef alan dini referanslı bir çizgide oldu. Daha önce Türk Ceza Kanununa “Dini değerlere hakaret” başlıklı müstakil bir madde eklenmesini talep etmişlerdi.² Bu düzenleme, hakaret suçunun dini değerlere yönelmesi halinde cezaların ağırlaştırılmasını öngörüyordu. Yine LGBTİ bireyleri hedef alan ve “özendirici davranışların” suç kapsamına alınmasını isteyen teklifleri de büyük tepki çekmişti. Ayrıca, TCK’ya “biyolojik cinsiyet” kavramının eklenmesi önerisiyle, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini doğrudan hedef almışlardı.³

Eğitim alanındaki çıkışları da aynı çizginin bir parçası. Zorunlu eğitimin bireysel özgürlükleri kısıtladığını, karma eğitimin ise taciz oranını artırdığını öne sürmeleri; kadın-erkek eşitliğinin olmaması gerektiğini iddia etmeleri, partinin toplumsal yapıyı eşitlik ve özgürlük temelinde değil, dini kurallara dayalı hiyerarşik bir anlayışla şekillendirmek istediğini açıkça ortaya koyuyor.

Hizbullah bağlantısı

HÜDA-PAR’ın gerici çizgisi, yalnızca söylemleriyle değil, geçmiş bağlantılarıyla da dikkat çekiyor. 2011 yılında Hizbullah davasından yargılanan bazı kişilerin serbest bırakılmasının ardından HÜDA-PAR’ın kurulması, bu yakınlığı gündeme getirmişti.⁴ Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, “Hizbullah bize göre bir terör örgütü değil” sözleri ise bu ilişkiyi daha da belirgin hale getirdi. Tarikatlarla ve dini referanslarla yoğrulmuş bir siyasetin Hizbullah bağlantısıyla iç içe geçmesi, partinin çizgisinin laiklikle taban tabana zıt olduğunu gösteriyor.

Yine kadınlar hedefte

Gericiliğin en çok yöneldiği alanlardan biri her zaman kadınlar oldu. Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir cuma hutbesinde kadınların miras hakkını hedef alması, bunun son örneklerinden biri. Hutbede, “Kız çocuklarının mirastan mahrum bırakılması” konusuna değinilerek, kadınların anayasal güvence altındaki haklarının dini gerekçelerle tartışmaya açılması büyük tepki topladı.⁵ Oysa kadınların miras hakkı, yüzyıllardır verilen mücadeleler sonucu kazanılmış temel bir eşitlik hakkı.

Bugün HÜDA-PAR’ın anaokullarında başörtüsü talep etmesiyle, kadınların toplumsal alandaki varlığını sınırlandırma yönündeki bu genel planın birbirini tamamlayan parçaları olduğu açıkça görülüyor. Kadını yalnızca “annelik” rolüne indirgeyen, onu kamusal alandan silmeye çalışan bu yaklaşım, laik Cumhuriyetin en temel kazanımlarını ortadan kaldırmayı hedefliyor.

Laiklik neden kritik?

Kadınların toplumdan, çalışma hayatından uzaklaştırılmasının ve çocukların eğitiminde dini baskının ve zorlamanın önlenmesi, laikliğin en somut gereklerinden biri. HÜDA-PAR’ın anaokuluna başörtüsü sokma talebi, çocukların özgür iradelerini değil, cemaatlerin ideolojik tercihlerinin dayatılmasını meşrulaştırma girişimi olarak karşımıza duruyor. Çocuk yaşta dinsel simgeler üzerinden kimlik inşasına zorlamak, özgürlük değil; tam tersine özgürlüğün gaspı niteliğinde.

AKP iktidarı döneminde tarikatların ve cemaatlerin devlet kurumlarında giderek güç kazanması, HÜDA-PAR gibi partilerin cesaretle bu talepleri dillendirmesini mümkün kılıyor. Ancak kadınlar, gençler ve laiklikten yana yurttaşlar bu gerici baskıya karşı çıkıyor. Kadın hareketinin, laiklik mücadelesinin ve eşit yurttaşlık talebinin büyümesi, bu karanlık senaryoya karşı en güçlü yanıtı verecek.

Notlar: