Üniversite hastanelerinde randevu krizinin giderek derinleştiği Türkiye’de, MHRS dayatması ve sevk sisteminin kaldırılması sağlık hizmetlerini çıkmaza sürüklüyor. Hekimlere yönelik şiddet ve sağlıkta çöküş her geçen gün ağırlaşıyor.
Cem Kılıç
Anadolu Ajansı’nın haberine göre Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Uşak Sağlık Yöneticileri Toplantısı sonrasında Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, sağlık hizmetlerinde kaliteyi artırmak için çalışmaların sürdüğünü belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Üniversite hastanelerinin bir kısmına MHRS (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) üzerinden randevu alınabilecek. Aile hekimliği vasıtasıyla bunu pilot olarak Yozgat Bozok ve Pamukkale üniversitelerinde örnek olarak uygulamaya 1 Eylül’den itibaren başlıyoruz.’’1
Sevk sisteminin kaldırılması krizi derinleştirdi
Üçüncü basamak sağlık hizmeti verilen kurumlar olan Üniversite Hastaneleri, 1. ve 2. Basamakta tanı konulamayan ve tedavisinde yetersiz kalınan hastaların kabul edildiği en kritik kurumlardır. Tanı ve tedavi süreci karmaşık ve uzun olan hastalara yeterli sürenin ayrılması hayati önemdedir.
Ancak AKP Hükümeti, iktidara geldiği günden itibaren sevk sisteminin halkın özgürlüğünü kısıtladığını iddia etmiş, ‘eski Türkiye’nin baskıcı uygulamalarına son verdiğini ilan ederek üniversite hastanelerine doğrudan randevu alınmasının yolunu açmıştır.
Bu popülist yaklaşım, AKP’nin seçim malzemesine dönüşmüştür. Sağlık sorunları 1. ve 2. basamakta çözülebilecek yurttaşların üniversite hastanelerine yönelmesi sonucunda randevu krizi derinleşmiş, yalnızca 3. basamakta yapılabilecek operasyon ve kanser tedavilerinde ciddi aksamalar yaşanmıştır. Üniversite hastanelerinde en zor vakalara ayrılan süreler kısalmış, artan hasta yükü nitelikli sağlık hizmetini doğrudan düşürmüştür.
Hekime şiddet ve sağlıkta çöküş
2023 yılı verilerine göre ülkemizde yılda yaklaşık 1 milyar muayene yapılmakta ve yurttaşlarımız sağlık kurumlarına yılda ortalama 11,4 kez başvurmaktadır.2 Bu tablo, tanı-tedavi süreçlerinin uzadığını ve nitelikli sağlık hizmetine erişimin giderek zorlaştığını gözler önüne sermektedir. Kışkırtılmış sağlık talebi hekimlerin iş yükünü dayanılmaz ölçüde artırmakta, 5 dakikaya sıkıştırılmış muayeneler hem tanı-tedaviyi aksatmakta hem de sağlık emekçisine yönelik şiddeti körüklemektedir.
Sağlık Bakanlığı ve devlet yetkililerinin hekimleri değersizleştiren “paragöz” yaftası, “giderlerse gitsinler” söylemi ve benzeri kışkırtıcı ifadeleri, şiddeti ülke tarihinde görülmemiş seviyelere taşımıştır. Bugün hekimlerin %84’ü meslek hayatında en az bir kez sözlü veya fiziksel şiddete maruz kalmaktadır.
Türk Tabipleri Birliği ve kamucu siyasi partilerin uyarılarını görmezden gelen, tek derdi oy kaybını engellemek olan Sağlık Bakanı, MHRS sistemini dayatarak Üniversite Hastanelerinin niteliğini erozyona uğratmakta ve sağlık sisteminde derinleşen krizin başlıca sorumlusu haline gelmektedir. Sağlık sistemindeki çöküş, hekime yönelik şiddetin tırmanışı ve toplumsal çürüme yalnızca köklü bir dönüşümle durdurulabilir.
Bir kez daha vurguluyoruz: Sağlıkta Dönüşüm Programı derhal terk edilmeli, 1. basamak sağlık hizmetleri kamucu temelde yeniden yapılandırılmalı, sevk sistemi mutlaka geri getirilmelidir. SGK-özel hastane anlaşmaları sonlandırılmalı, özel hastanelere aktarılan tüm kaynaklar kamu sağlık kurumlarına yönlendirilmeli, her basamakta nitelikli, erişilebilir ve tamamen ücretsiz sağlık hizmeti sunulmalıdır.
Notlar: