Bebek’te Kahve Dünyası’nın sahibi Altınmarka Grubu’nun tarihi bir yalıyı 23 milyon dolara satın alması, sermayenin sahilleri nasıl ele geçirdiğinin en yeni örneklerinden biri oldu.
Oğuzhan Aygen
İstanbul Bebek’te, Cevdet Paşa Caddesi üzerinde yer alan ve uzun süredir Starbucks şubesi olarak işletilen tarihi bir yalı, yakın zamanda el değiştirdi. Kahve Dünyası markasının da sahibi olan Altınmarka Grubu, bu yalıyı ABD’nin Maine eyaletinde yaşayan ve Bebek Otel gibi birçok lüks gayrimenkule sahip olan Selçuk Karamanoğlu’ndan tam 23 milyon dolara (yaklaşık 903,5 milyon TL) satın aldı.1
İstanbul’un en gözde semtlerinden biri olarak sunulan Bebek’te yer alan bu yalı, sermayenin sahiller üzerindeki denetimini pekiştiren simgelerden biriydi. Starbucks yetkilileri, Bebek’teki bu şubeyi Çin Seddi’ndeki şubeden sonra “dünyanın en güzel manzaralı Starbucks’ı” olarak tanımlamışlardı.2
Yalıyı satın alan Altınmarka Grubu, Türkiye’nin en büyük kahve ve kakao üreticilerinden biri. Aynı zamanda devlet destekleri ve vergi teşvikleriyle büyümüş bir şirket. Altınmarka Gıda, 2021 ve 2022 yıllarında tek kuruş vergi ödemezken, 2023 yılında 215 milyon 563 bin lira vergi ödedi. Oysa bu şirket, sadece 2023’te net satışlardan 11 milyar 240 milyon lira gelir elde etmişti.3 Net kârlarını ise açıklamadılar. Öte yandan Kahve Dünyası markasının da 2019-2024 arasında “matrahsız” olduğu, yani kâr etmediği gerekçesiyle vergi vermediği açık kaynaklardan yapılan araştırmalarla ortaya konmuş durumda.4
Anayasa çiğneniyor
Turizm sezonunun açılmasıyla birlikte sahillerin “özel mülk” haline getirilerek halka kapatılması, giderek büyüyen bir sorun haline geliyor. Plajlar, kıyılar ve sahil şeritleri; şirketler, otel zincirleri ve holdingler arasında bir rekabet alanına dönüşmüş durumda. Sermaye grupları kıyıların kontrolünü ele geçirme yarışına girmişken, bu alanlarda dolaşmak, denize girmek ya da sadece oturmak bile çoğu yerde ücretli hale getiriliyor.
Oysa anayasanın 43. maddesi bu konuda son derece açık: “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” Bu açık hükme rağmen, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki kıyılar sermayeye peşkeş çekiliyor; oteller, yat limanları ve lüks konut projeleriyle halkın sahil şeritlerine erişimi kısıtlanıyor.
Kalamış Marina ihalesi
Kıyıların sermayeye peşkeş çekilmesine dair en çarpıcı örneklerden biri, bu yılın başında yaşanmıştı. İstanbul’daki Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı, 40 yıllık işletme hakkı karşılığında Koç Holding’e devredilmişti.
Yat limanının özelleştirilmesi kapsamında 2021’deki ihaleyi Koç Holding kazanmış ama bu ihale daha sonra Cumhurbaşkanı kararıyla iptal edilmişti. Kadıköy Belediyesi yat limanını özelleştirilmek yerine kendilerine satılması yönünde Özelleştirme İdaresi’nin açtığı ilana başvurmuştu. Ancak belediyenin başvurusu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından kamu kurum ve kuruluşlarına devir yapılamayacağı gerekçe gösterilerek reddedilmişti.
Limanın özelleştirilmesi için 2022’de çıkılan ihale ise yeterli teklif alınamadığından iptal edilmişti. Limanın 40 yıllık işletme hakkı Vahit Karaarslan’a verilmişti. İş insanı Karaarslan ihaleden çekilince, 504 milyon dolarla ikinci en iyi teklifi veren Koç Holding ortaklığı Tek-Art Kalamış ve Fenerbahçe Marmara Turizm Tesisleri A.Ş’nin sahibi oldu.5
Kalamış Yat Limanıyla ilgili çeşitli iddialar gündeme geldi. Bunlardan biri, Koç Holding’e ihalenin ilk etapta verilmemesinin nedeninin, şirketin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a komisyon ödemeyi reddetmesi olduğu yönündeydi. Ancak bu iddialar doğru olsun ya da olmasın, sonuç değişmedi: İstanbul’un en değerli alanlarından biri olan Kalamış Yat Limanı özelleştirilerek sermayeye devredildi ve halkın bu alandan yararlanma hakkı kısıtlandı.
Kanal İstanbul’un zararları bitmiyor
Gerek İstanbul kıyılarında gerekse Türkiye’nin diğer bölgelerindeki sahil alanlarında yaratılan devasa rantın yanı sıra, Kanal İstanbul projesinin gündemde olması da meseleye yeni bir boyut kazandırıyor. AKP iktidarı tarafından Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu hattında inşa edilmesi planlanan bu “çılgın proje”, İstanbul Boğazı’na ek olarak Marmara Denizi’nden Karadeniz’e uzanan yapay bir su yolu açılmasını öngörüyor. Bu yapay kanalın kıyılarına lüks konutlar, bir yat limanı, ticaret alanları, okullar ve ileri teknoloji üssüyle birlikte adeta yeni bir şehir kurulması planlanıyor.
Söz konusu inşaatın genel olarak çevreyi, özelde ise Karadeniz ve Marmara Denizi’ni ciddi şekilde kirleteceği öngörülüyor. Yakın geçmişte müsilaj sorununun yaşandığı Marmara Denizi ve kıyısında yer alan İstanbul için bu kirlilik, yeni ve derinleşen çevresel sorunlara yol açacak. Bu durum, halkın sahillerden yararlanmasını daha da zorlaştıracak. Projenin hayata geçmesiyle birlikte ortaya çıkacak çevre ve deniz kirliliği ile İstanbul’un Avrupa Yakasındaki iç kesimleri, Karadeniz ve Marmara kıyılarında yeni alanların ranta açılması, halkın yaşam koşullarını kötüleştirecek ve halkın kıyılardan yararlanma hakkı yine ihlal edilmiş olacak.
Adalar’ın talanı
Adalar’da, özellikle tamamı SİT alanı olarak koruma altında olan sahillerle ilgili hazırlanan planlar da dikkat çekiciydi. İstanbul Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğü tarafından Burgazada’daki Martha Koyu ve koyun sırtında yer alan sebze bahçesinin ihaleye çıkarılması bu planların bir parçasıydı. Heybeliada’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis edilen Çam Limanı’nda kiracı olarak bulunan bir işletmenin alelacele tahliye edilmesi, Madam Martha Koyunun —birinci derece SİT alanı olmasına rağmen— 8 Mayıs’ta Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aylık 150 bin TL bedelle kiraya açılması, yine aynı dönemde Heybeliada Sanatoryumuna ait 3 bin 100 metrekarelik kıyı parselinin kaymakamlık emriyle boşaltılıp İstanbul Müftülüğü aracılığıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesi, Adalar’ın talanına yönelik planın diğer adımlarıydı.6
Haliç de sermayeye teslim
Sözcü’nün 2022 yılındaki bir haberine göre, Haliç’teki tersane alanında yap–işlet–devret modeliyle hayata geçirilen ve ihalesini Rixos Otelleri’nin sahibi, ismi Fethullahçı çeteyle de sık sık anılan Fettah Tamince’nin kazandığı projeye, daha sonra AKP eski milletvekili Abdulkadir Kart da ortak oldu. Projenin içinden 660 rezidans, 67 yalı dairesi, 5 yalı villası ve 270 dükkan çıktı. Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından tasarlanan ve 2 kilometre uzunluğunda bir sahil şeridine sahip olan “Tersane İstanbul” projesinin internet sitesinde, tersane alanı içerisinde otel, apart otel, ofis binaları, ticari üniteler, dini tesis, yeme içme alanları, kongre ve kültür merkezi, sinema gibi eğlence merkezleri ile 70 yat bağlama kapasiteli 2 adet yat limanı gibi özelliklerin yer alacağı belirtiliyordu. Bu proje vesilesiyle, İstanbul’un en bilinen ve en önemli sahil bölgelerinden biri olan Haliç’teki kıyı şeridinin önemli bir kısmı da halkın kullanımına kapanmış oldu.7
Viaport yağması
Örneklerin kapsamının bu yazıyı aşacağını ifade etmekle birlikte, son olarak Tuzla’dan bir örnekle bitirelim. 2014 yılında açılışı yapılan Viaport Marina, kıyı şeridinin deniz doldurularak inşa edilmesiyle ortaya çıkmıştı. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimi ile Bayraktar Holding ve Via Properties’in rant ortaklığının ürünü olan bu proje, yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirildi.
Tuzla sahilinde Viaport Marina ile başlayan talan, ardından inşa edilen ViaSea ve Aslan Park gibi tematik eğlence alanlarıyla devam etti. Projede yer alan Bayraktar Holding hakkında ise 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Sermaye Piyasası Kurulu’na yazılan bir yazıda, Fethullahçı çeteyle iltisak ve bu yapıya maddi destek sağlama iddialarında bulunulmuştu.8
İstanbul’da bugün kıyıların yalnızca çok küçük bir bölümü halkın doğrudan kullanımına açık. Bu noktaya, yazı boyunca özetlemeye çalıştığımız gibi, rant uğruna halkın olanın sermayeye peşkeş çekildiği düzen ve bunun yürütücüsü AKP iktidarının hukuksuz uygulamalarıyla gelindi. Gelinen aşamada halkın anayasal bir hakkı olan kıyılardan yararlanma hakkı fiilen ortadan kaldırıldı, sadece kâğıt üzerinde varlığını sürdürüyor. Bu talanı durdurmanın, yağmaya karşı durmanın ve sahillerimizi geri almanın yolu ise bir araya gelmekten ve sermaye düzenine karşı mücadeleyi büyütmekten geçiyor.
Notlar:
- https://www.patronlardunyasi.com/starbucksin-bebek-subesi-olan-yaliyi-kahve-dunyasi-satin-aldi ↩︎
- https://gazeteoksijen.com/yazarlar/elif-ergu-demiral/istanbulda-iki-kiymetli-mulk-el-degistirdi-243623 ↩︎
- https://www.evrensel.net/haber/527864/altinmarka-iscileri-urettigimiz-urunlerin-tadini-bile-bilmiyoruz ↩︎
- https://x.com/ykucukkale/status/1931206342527578286 ↩︎
- https://www.gazetekadikoy.com.tr/gundem/fenerbahce-kalamis-yat-limani-resmen-koc-holdingin ↩︎
- https://yesilgazete.org/prens-adalarinda-rant-operasyonu-hiz-kazandi/ ↩︎
- https://www.sozcu.com.tr/halicte-buyuk-rant-tersaneden-yali-cikti-wp7295392 ↩︎
- https://www.patronlardunyasi.com/istanbulda-kent-suclari-bitmiyor-tuzlada-deniz-rant-ve-hukuksuzlukla-dolduruldu ↩︎