Aydınlar nasıl öldürülür? İlk akla gelen, öldürmenin en somut ve şiddetli biçimi: Cinayet. Oysa Türkiye’de egemenler, aydınları susturmanın bin çeşit yolunu bilir ve sık sık denerler.
Cinayetinde kullanılan tetikçi geçtiğimiz hafta, 16 yıl hapis yattıktan sonra salınan Hrant Dink, bu saldırıların pek çok türünü deneyimleyip yılmamış aydınlardandı. Tetikçinin salıverilmesini yaşayanlara gözdağı saymak gerekir.
Modern hukukta her suçun cezası bellidir. Suçluya ilişkin kanaat ne olursa olsun cezası bitince salıverilmesi beklenir. Ancak pek çok muhalif siyasetçi ve yazarın belirsiz suçlamalarla tutuklu olduğu koşullarda Ogün Samast’ın serbest bırakılması salt yasal prosedürle açıklanamaz. Hele ki asıl suçu olan “silahlı terör örgütü adına suç işlemek” suçundan ceza almamışken…
Bunun için cinayetin öncesi ve sonrasını hatırlatmakta yarar var.
Örgüt suçu nasıl örtbas edildi?
Samast tahliye edilir edilmez hazırlanan yeni iddianamede “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte silahlı terör örgütü adına suç işlemek” suçlamasıyla 12 yıla kadar hapse isteniyor. İddianamenin tahliyeden sonra gündeme gelmesi (ya da tahliye kararının bir biçimde iddianameden hemen önce çıkarılması) son zamanlarda su yüzüne çıkan yargı içindeki çekişmelerin ürünü olabilir. Ancak Samast ve suç ortaklarının geçmişte silahlı terör örgütü üyeliği suçundan beraat etmiş olmaları, herhangi bir çekişmenin değil, Türkiye’nin 21 yıldır içinden geçtiği karşı devrimin sonucuydu.
Daha Dink’in cenazesi kalkmamış, Samast’ın sorgusu sürerken dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü “Cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı yok. Zanlı, milliyetçi duygularla cinayeti işlemiş” açıklaması yaparak soruşturmayı yönlendirdi.
Dink cinayetinden birkaç yıl önce, İsmailağa Camii’nde cemaat tarafından işlenen bir cinayeti örtbas eden de aynı emniyet müdürüydü. Bu kez Fethullahçı çetenin suçunu örtbas ediyordu. Hrant Dink cinayeti, tetikçi kendi üyeleri olmamakla birlikte esas olarak Fethullahçıların işiydi.
Tetikçi Ogün Samast’la birlikte Yasin Hayal ve Erhan Tuncel gibi isimlerin öne çıktığı sanıklar BBP’ye bağlı Alperen Ocakları’yla bağlantılıydı. Ancak cinayetin organizasyonunda bu yapının merkezinin ve kendi hiyerarşisinin değil, dışarıdan yönlendirmenin öne çıktığı görülüyordu.
Cinayette Fethullahçı parmağı
Erhan Tuncel, hem polis hem jandarmayla çalışan bir muhbirdi. Kolluk kuvvetleri içindeki Fethullahçı yapılanmayla temas halindeydi. Polis muhbirliği, Dink cinayeti sırasındaki Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü zamanına rastlıyordu. Trabzon Pelitli’nin internet kafelerinde uluorta konuşulan cinayet planlarından emniyet teşkilatı haberdardı. Samast, farklı dönemlerde verdiği ifadelerde Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in kendisine Ramazan Akyürek ve dönemin İstanbul Emniyet yetkililerinden Ali Fuat Yılmazer’in de plandan haberdar olduğunu, cinayet için devletten destek gördüklerini anlattığını söyleyecekti.
Fethullaçı çete açısından kusursuz bir süreç işliyordu. Önceki yıllarda Hrant Dink, başını Kemal Kerinçsiz’in çektiği bir grup ülkücü avukatın açtırdığı davalardan yargılanıyor, farklı davalardan ceza alıyordu. Dink’in faşist çeteler tarafından katledilmesine doğru gidecek ortam hazırlanmıştı. Provokasyonda öne çıkanlar da karanlık bağlantıları olduğu şüphesini uyandıran, üstüne üstlük Fethullahçılarla mesafeli olan bir ekipti. Ve Hrant Dink, sonraki yıllarda peş peşe gelecek olan büyük operasyon dalgasını meşrulaştırmaya yetecek kadar büyük bir isimdi.
19 Ocak 2007 günü lümpen bir gencin eline tutuşturulan silahtan çıkan kurşunlar böyle bir planın parçasıydı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Devrimci Karargah… dönemin başbakanının “savcısıyım” dediği, dönemin iktidar ortağı Fethullahçı yapılanmanın sahada bizzat yürüttüğü siyasi davalar silsilesinin önü Dink cinayetinin de aralarında olduğu bir dizi provokasyonla açıldı.
Neden Hrant Dink?
Dink’i katledenler, bir taşla iki kuş vurmuştu. Öncelikle Türkiye’nin dönüştürülmesi için elzem olan siyasi davalar böyle meşrulaştırılmıştı. Katiller arasındaki konuşmaların, Erhan Tuncel’in rapor verdiği emniyet ve jandarma yetkilileriyle görüşmelerinin kayıtları basına sızdırılarak “İşin arkasında büyük oyun var” dedirten bir bilgi kirliliği yaratılıyor, ancak somut örgüt bağlantıları soruşturulmuyordu. O kadar ki, cinayet mahallinden elini kolunu sallayarak giden Samast Trabzon’a ulaşmadan, Samsun Otogarı’nda cinayet sırasında taktığı beyaz beresi ve cinayet silahıyla yakalanacaktı. Tetikçinin suç ortaklarıyla temas kurup örtbas edilemeyecek bir açık vermesi engellenmişti. Zira emniyet teşkilatına uzanan bağlantılar biraz kurcalansa Fethullahçı yapıyla bağların gizlenmesi olanaksız olacaktı.
Vurulan ikinci kuş ise bizzat Hrant Dink’in ortadan kaldırılmış olmasıydı… Türkiye’da gayrimüslim azınlıkların en önemli yayın organı olan Agos’un başında sosyalist hareketin tedrisatından geçmiş bir aydının bulunması, karşı devrim projesi açısından sakıncalıydı. İdeolojik olarak liberal sola çok uzak olmamakla birlikte aydın namusuyla oyun bozan bir isimdi Hrant Dink.
Katledildiği sırada Agos dışında Birgün yazarıydı. Türkiye solunu önemsiyor, sol ile diyalog kurmaya çalışıyordu.
1915’le ilgili açık ama temkinli konuşmayı tercih ediyordu. Yargılanma korkusundan değil, Türkleri incitmeme kaygısından. İçinde yaşadığı topluma verdiği değer, “Türklüğe hakaret” suçundan ceza aldığında verdiği tepkiden belliydi. Mahkeme çıkışında gözyaşlarını tutamamış, “Bu karar kesinleşirse Türkiye’den giderim” demişti. Birlikte yaşadığı insanların kimliğine, değerlerine hakaret etmekten suçlu bulunmak gururuna dokunmuştu.
Emperyalist merkezlerin tarihe dair tartışmaları araçsallaştırmasının Türkiye ve Ermenistan halklarına yararı olmayacağını görüyordu. 2000’lerin başından itibaren Batılı ülkelerin hükümet ve parlamentolarından çıkan “soykırım” kararlarını ahlaki bulmadığını, bunun meselenin çözümüne değil, halkların birbirine düşmanlaştırılmasına hizmet edeceğini söylüyordu. Ölümünden birkaç ay önce, 2006 sonlarında Fransa’da “Ermeni soykırımı” tezinin inkarının suç sayılması gündeme gelince Paris’e giderek bu yasayı ihlal eden bir konuşma yapacağını açıklamıştı.
Pek çok çevre açısından sakıncalıydı Hrant Dink. Türkiye’de karşı devrim için düğmeye basan gerici odaklar, her dönemde düzen için kullanışlı olan faşist çeteler, uluslararası arenada tarihi istismar eden diaspora liderleri… katledilmesinden tümü kazançlı çıktı.
***
Katiller de böyle bir bağlamda yargılandı. Fethullahçıların başına iş gelmesin diye silahlı terör örgütü ve çete suçlamalarından beraat ettirildiler. Temmuz 2011’de yalnızca “tasarlayarak adam öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak” suçlarından ceza aldılar. Mayıs 2013’te ise Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin “örgüt” yönünden beraat kararını bozması üzerine silahlı terör örgütünden değil, “suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt” üyeliği suçlamasından yargılandılar. Ağustos 2019’da açıklanan karara göre Ogün Samast, gerek örgüt içindeki pozisyonu gerekse suç esnasında 17 yaşında olması gibi nedenlerle bu suçtan yalnızca 2 yıl 6 ay ceza aldı.
Arada kaldığı cezaevinde gardiyana saldırdığı için ek bir ceza aldı. Agos Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan’ın açıkladığına göre o cezası olmasa 3 yıl önce hapisten çıkacakmış. Dink ailesi avukatları ise kendisiyle ilgili yeni hazırlanan iddianamedeki “silahlı terör örgütü adına suç işleme” suçlamasının 2020 itibariyle zamanaşımına uğradığını belirtiyor. Yani tetikçi, yargılama sürecindeki bilinçli oyalamalar nedeniyle asıl suçundan ceza almayacak.
Aydınlar nasıl mı öldürülür? Kimi zaman katli ve hatırası istismar edilerek…
Cinayetin ana aktörü olan Fethullahçı çete, 2013’e kadar iktidar ortağıydı ve karşı devrimin o tarihe kadarki safhasında belirleyici konumdaydı. 2002 yılında liberal çevrelerin “muhafazakar demokrat inkılap” diye alkışladığı bir süreçten bahsediyoruz. “Eskiden iyiydi, sonra bozdu” dedikleri AKP iktidarının bu “iyiydi” denilen döneminde katledildi Hrant Dink. Adına “Hizmet” dedikleri çete tarafından…
Dönemin Fethullahçı polislerinin Dink cinayetindeki rolü gün gibi ortadaydı. Bilmezden, görmezden geldiler. Anmalarda Fethullahçı çeteye işaret etmek bir yana, cinayeti dönemin uydurma davası Ergenekon’a bağlamak için çırpındılar. “Yetmez ama Evet”i hatırlatınca kızıyorlar ama son 20 yıldaki tek suçları “Yetmez ama Evet” değil. Belki en büyük suçları bile değil…
Dink cinayetinin tetikçisi şimdi aramıza salındı. Hem ilericilere gözdağı vermek hem de potansiyel tetikçileri yüreklendirmek içindir.